İflas erteleme hakkının kötüye kullanıldığına çek mi rulet mi? Başlığı ile geçtiği bültende dikkat çeken TÜGİAD Başkanı Rahmi Çuhacı, piyasaya uzun vadeli çek veren firmaların; daha sonra da iflas erteleme ile borçlarını ödememek için devlet korumasına sığındıklarına, karlılığın azaldığı, piyasanın sıkıştığı ve ihracat pazarlarının da daraldığı bir ortamda karşılıksız çek ve iflas erteleme oyunlarının sorunları büyüttüğünü belirtmiş.
Piyasada karşılıksız çek ve hileli iflas ertelemenin adeta bir sektör haline geldiğine dikkat çeken Çuhacı “Bu koşullarda çekle iş yapmak rulet oynamaktan daha riskli hale geldi” demiş.
Çuhacı, bu konunun nelere neden olduğunu şöyle anlatıyor:
“Çeki alan kişiler, elindeki çekleri piyasada kullanıp, ödemediği için bu durum piyasada domino etkisi yaratıyor. Gemideki herkes batıyor ve derin sulara gömülüyor. Bu nedenle iflas erteleme konusunda titizlikle hareket edilmeli ve karşılıksız çek yazanlara ağır hapis cezaları verilmelidir. Karşılıksız çeke hapis cezası iflas erteleme oyununu da bozacaktır.”
Basın bültenini dikkatle okuduğumda Çuhacı’nın hükümete seslendiği aşikar ancak verdiği mesaj tamamen kötü niyetli olanlara önlem alınması hususunda bir sesleniş. Çuhacı, durumun vahamiyetinden dolayı doğrudan hapis cezasını caydırıcı hükmünün yerine getirilmesi talebinde bulunmuş.
Oysaki TÜGİAD Başkanı olarak piyasada çek kullanabilme kriterlerinin bankalar denetiminde olduğunu gözden kaçırmış ve iş dünyasını zora sokan hapis cezasını gündeme getirmiş. Yaşanlara tek bir noktadan bakılırsa hata oranı yüksek olur. Bu nedenle günümüzde 250 çalışan üzeri ve 250 çalışan altı firmaların mali ve finans hükümlülükleri ve buna karşın vergiden kaçınma ya da finans ilişkilerini yürütebilme kıstaslarına da dem vurulmalı diye düşünüyorum.
Şöyle ki; en azından bulunduğum il ile igili kapasitesi ve bugüne kadar performansı bilanço nezdinde iyi olan pek çok firmanın serbest piyasada ciro yapabilmek adına cüzi karlarla iş yapıp, faturasını kesip, KDV, SGK ve stopaj beyanlarında bulunup, tahakkuk kanununa göre devlete olan sorumluluklarını yerine beyan tarihi itibari ile ödeyip, karşı taraftan parasını tahsil edemediği için çeklerini hatta kredilerini ödeyemeyen iyi niyetli pek çok tüccar tanıyorum. Ve bu tüccarlar 25- 30 yılı geride bırakmış sapa sağlam faaliyetlerini bu güne kadar yürütmelerine rağmen parasını ödemeyen diğer tüccarlar tarafından kredibilitelerini yitirmiş oluyorlar.
Devletin yasal olarak mükellefe tanıdığı iflasa erteleme hakkından iyi niyetle faydalanmanın itibarını zedeleyeceği düşüncesi ile bu haktan faydalanmayan iş adamları bir tarafa, hiçbir geçmişi bulunmayan alavere ile hülleli iflas erteleme yönüne giden mükelleflerin ayrımı yapılmadığı süreçte dürüst ve namuslu tüccarın hapis cezası ile cezalandırılması hususunun yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtmek istedim. Bu gün içinde bulunduğumuz piyasa koşullarında hali hazırda işçi çıkarmayan, çalışan primini beyan eden firmaların SGK hacizleri ile ilgili bir çağrı yapılmış olmasının daha pratik ve yerinde bir karar olacağını düşünmekteyim.
Zira bugün yapılan alışveriş koşullarında tanımadığı bir firmanın çekini kabul eden tüccar, ticaret esasında tahsil edemeyeceği bir çeki kabul etmeyerek, ticari hayatını sürdürdüğünü unutmamak gerekir. Doğru tespitlerde bulunup, sorunlara çözüm ararken kurunun yanında da yaşın da yanmasına müsaade etmeyerek, adaleti de sağlayalım.