Antalya’da bir olay ya da beklenmedik bir durum yaşandığında herkes kendi kişisel hesabını yapar, sanki kent bilinciyle hareket edercesine kendi değerlendirmesini hayata geçirmeye çalışır. İşte o anda herkes birbirinin yüzüne gülerken, ego savaşları başlamış, kılıçlar çekilmiştir.
Tıpkı hepimizin son zamanlarda yaşadığı Rusya krizinin ardından yaşananlar gibi… Herkes önce turizm açısından baktı krize ardından sektörler tek tek değerlendirdi, olmadı global anlamda bakıldı, ama bir arpa boy alınamadı. Kriz bizi birbirimize bağlayıp ortak ses çıkaracağına, krizden kişisel kar elde etmek isteyenlerin savaşı haline geldi.
Oysa ki, bu işin tecrübesini kazanmış, doğru yol haritası çizebilecek profesyonel insanlar dinlenerek doğru stratejiyle bugün çok farklı noktalarda olabilirdik.
Mesela; TAV Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’ın krizle ilgili söylediklerini değerlendirdiniz mi?
Hepinizin bildiği gibi Türkiye’nin en önemli ekonomi buluşmalarından biri geçtiğimiz hafta Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde yapıldı. 1100’den fazla kişinin katıldığı ‘Zirve’de, TAV Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, turizmde yaşanan sorunlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Akın, “Turizmdeki sorunun cari açığa etkisinin 11-12 milyar dolar olacağı söyleniyor. Bu paranın sadece yüzde 5’ini yani 500-600 milyon dolarını harcayarak Türkiye turizmini kurtarabilirsiniz” diye konuştu.
Turizmde bu yıl yaşanan krizin Türkiye için aslında aşılmasının çok kolay olduğuna dikkat çeken Hamdi Akın, bakın neler dedi:
“Turizmde şimdi yaşanan kriz ne ki? Bizim bu krizi aşamamamız beni şaşırtıyor doğrusu.Turizm yatırımcıları Antalya’daki otelleri yaptığında müşterileri yoktu. Ancak bu oteller yapıldıktan sonra otelcilerimizi müthiş performans gösterdi. Çok yaratıcı fikirler geliştirdiler.‘Her şey dahil’ gibi bir sistem geliştirdiler ve Türk turizmini yarattılar. Bu krizi de aşabiliriz..! Bunun için çözüm gayet basit. Daha önce Türkiye’ye gelmemiş çok insan var. Oralara yönelmeliyiz. Rus ve Alman pazarına bağımlılığı azaltmalıyız. Pazarımızı çeşitlendirmeliyiz. Turizmdeki sorunun cari açığa etkisinin 11-12 milyar dolar olacağı söyleniyor. Bu paranın sadece yüzde 5’ini yani 500-600 milyon dolarını harcayarak Türkiye turizmini kurtarabilirsiniz.
Her şeyin farkında olan ve masaüstü hesaplarında önemine dikkat çekerek, rakamlardan söz eden Hamdi Akın, 500-600 milyon dolarlık tanıtım ve lobi faaliyetinin ortalığı birbirine katacağını da söyledi. İşte gerçekleri dile getiren Hamdi Akın’ın söyledikleri; “Bu para ile otelleri doldurabiliriz. Ancak bu işi kamunun yapması gerekiyor. Kamu bu iş için para ayırmalı. Kamu turizm sektörüne ‘gelin zararınızı karşılayacağım’ dese, bu gerçekçi olur mu? Hangi birinin zararını karşılayabilirsiniz?”
Elbette bu söylemleri 2016’ya yansıması olmasa bile en azından 2017’nin çözümü olabilecek söylemler. Zira ben gerçekten en azından Antalya penceresinden bakıldığında İstanbul’la yarışacak şehir Antalya’nın turizm, tarım ve ticarette yaşadığı bu kriz adına hiçbir şey yapılmıyor olmasına inanamıyorum!!!
Bunca yatak ve bina ne olacak?
Hala Nisan ve Mayıs ayında şimdiye kadar olduğu gibi rezervasyon gelir umuduyla mı bakılıyor?
Turizm dışında bir gelir çeşitliliği olmayan; taşımacısı, tedarikçisi ve otelcisi ile bu krize yakalanan kentin derdini anlatamıyor olmasına hiç inanamıyorum!!!
Bir örnek vermek gerekirse tanıdığım en büyük otellere tedarikçi, acentesi ve oteli olan Antalya merkezli bir firma 2016 mali yılını nasıl süspanse edecek? Sorarım size…
Ürün çeşitliliği olmayan, sadece turizme endeksli büyüyen bu firma ayakta kalma sorunu yaşarken sessizliğini devam ettiriyor. Kemer sahili terk edilmiş kasaba görüntüsünde. İlçede ufak bir sezon hazırlığı görüntüsünden eser yok, market işletmecisi bile ‘biz bittik’ diye sızlanırken, 5 bin yatak üzeri otel patronları geçmişteki karlılıklarından ibaret şu cümleyi rahatlıkla kurabiliyor: “Ben çalışanlarım adına endişe yaşıyorum birkaç oteli açmayacağım.”
Ne kadar kolay değil mi, bu cümleleri sarf etmek… Oysa demiyor ki; “Geçmişte kar ettim, bu dönemde personelimi göndermeyeceğim. Maaşları yüzde 25 eksik olsa da çalıştıracağım.”
Turizmden kazanarak, zamanında birçok yatırım yapma imkanı bulanlar, devletten teşvik alarak bugünlere gelenler, 49 yıllık kiraladıkları tesislere sırtını dayayanlar yine turizme sadece binadan ibaret kabul ediyorlar. Turizm canlı bir organizmadır. Çalışanıyla, acentesiyle, tedarikçisiyle, deniziyle, tarihiyle, kumuyla... vb.
Ama hesabı görülen sadece çalışanların işlerine son vermekle görenler yarın çok önemli hataya düşecekler. Bugünden dile getirdiğim hatanın içine girdiklerini o kadar iyi görüyorum ki…
Bakın!.. 2014 yılında 88 milyon ciroda 38 milyon kar yapan otellerin yanından en çok prim ödeyerek, en fazla istihdamı sağlayan bir sağlık kuruluşu oluyor. Bu karlılığı yakalayan oteller ise, personel çıkarmak adına adım atıyor.
Ne yaman çelişki değil mi?
Yatak kapasitesi büyük otelcilerin istihdam konusunda sınıfta kaldığını görüyorum. Antalya’mın her şeyinden faydalanmalarına rağmen Antalyalı firmalar dışında olanlar kazandığı kente katkı koyamıyor.
Kişisel kazançları tavan yapmış bu yatırımcı turizmcilerin bugüne kadar kazandıklarını bilen Hükümet ise turizmci penceresinden krizi kendi haline bırakmış vaziyette.
Ama hala Antalya’dan ses çıkmıyor!
O vakit biz Antalya’da yaşayanların, yönetenler olarak kendimize gelme zorunluluğumuz var…
Bu sene gitti seneye Allah kerim dersek, sonumuz ne olur diye sormama gerek yok sanırım… İyi haftalar