Nasıl bir dengede yaşıyoruz?
Bir tarafta; ister küçük esnaf olsun, ister iş adamı kazandığında devletine olan borcunu zamanında ödemek için çaba sarf eder. Ne yapar, ne eder kamu borcunu ödemenin vatandaşlık görevi olduğunu bilinciyle kuruşuna kadar sorumluluğunu yerine getirir.
Diğer tarafta da; devletin ona sunduğu tüm imkanlardan yararlanmasına rağmen kamu borcunu ödememek için takla atanlar, mal kaçıranlar, iflas isteyenler ne yapar, ne eder başka bir plan yapıp kamu borcundan kaçınmanın türlü yollarına başvurur. Baktığınızda da atılan her adım hep birlikte düşünülerek, kanuna uygun hale getirilir. Usulüne uygun olmadı mı, konunun muhatabı zor durumda kalmadan çareler bulunur ve yine amaca ulaşılır.
Böylesi bir denge içinde bana göre 1 lira çalanla, 1 trilyon çalan arasında hiçbir fark yoktur. Hırsız her yerde ve her durumda hırsızdır.
Kayıp ve kaçaklar bulunmadan, bürokratlar devletin çıkarları noktasında hareket etmeden ve kanuna uydurulanları yine kanunla çürütmeden bu işin içinden çıkılmaz. Göle bakıp, bu göl kuruyor denileceğine gölü besleyen kaynakların nereden tıkandığını iyi görmek ve müdahale etmek gerekir.
Sorun belirlendikten sonra çözümü düşünüp durmak ve ‘aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığıyla hareket etmek hiç kimseye kazandırmaz. Herkesin vicdanının sesine kulak verip çalışıp, didinen ve devlete olan borcunu son kuruşuna kadar ödeyen iş adamıyla, fırıldak gibi dönüp senaryo üzerine senaryo yazıp cebinden ne devlete ne de onlarca alacaklıya ödeme yapmayan sözde iş adamlarını birbiriyle karıştırmamak gerekir. Hele hele bu sözde iş adamları yabancı uyrukluysa, daha da dikkat etmek gerekir!..
Burada en fazla dürüst devlet memurlarına, bürokratlara iş düşmektedir.
Kurunun yanında yaş yanmadan müdahale etmezseniz o ateşin içinde siz de yanacaksınız.
Bilmiş olun istedim!..