İnsanlar öfkeyle kalkıp zararla oturabilir.
Ancak ülkeler diplomasi dili ile konuşmalıdır.
Bulunduğunuz konjonktür içerisinde siyah ve beyazın içinde olmadan grinin tonlarında gezinmek en doğru dildir.
Benim ülkem bu diplomasi dilini kullanabilecek yetki, etki ve yeteneğe sahiptir.
Hatırlayalım 64’lü yılları; Nato politikasını benimsediğimiz halde Rusya ile uyum içerisinde olduğumuz bir dönemdi.
Ya da 98 ve 2000’li yıllarda Suriye ile ilişkilerde Adana Mutabakatı ile soğuk barış yapılmıştı.
Ve barış ortamında olumlu işler oldu.
Son yıllarda özelikle tüm dünyada ve bizim sınırlarımızı çevreleyen tüm ülkelerde neredeyse ya savaş var, ya da ekonomik zorluk…
Son olarak da Almanya ile ilişkimiz dünkü Almanya Federal Meclisi’nde geçen sözde soykırımın kabulüyle belirsizleşti.
Türkiye ne zaman zora sokulmak istense 1915 yılındaki defterler açılır sözde Ermeni Soykırımı önümüze konulur.
Mülteci sorunuyla ilgili Türkiye ile başa çıkamayanlar bu kez Almanya gündemini ülkemize taşıdılar.
Ancak şunu bilmeyenler var.
Büyük devlet Türkiye pragmatiktir.
Ve devletlerin ideolojik tavrı olmaz…