Kentimizin hatta ülkemizin hassasiyet taşıdığı önemli konularda aynı hassasiyeti taşıyarak gazete yapıyoruz. Kimileri ‘ne olursa olsun’ diyerek ateşe körükle gidiyor. Yaptığımız işin sorumluluğuyla yayın yapmak bizlerin vicdanıyla eşdeğerde ilerliyor.
Mesela; EXPO 2016 Antalya Fuarı ile ilgili çok söylenecek söz var.
Ancak turizmde yaşanan kriz, EXPO’dan beklentiler kentimiz adına umut olduğundan eleştirisel bakmak yerine yapıcı bakış açısıyla değerlendiriyoruz.
Mesela; krizin ardından acil eylem planının yetersiz olduğunu bile bile, sadece acentalar,otel işletmecileri ve otelcilerin düşünülerek hazırlandığını göre göre sabırla bekleyip, eleştirisel değerlendirmek yerine bu da olabilir, şunu da ekleyebiliriz diyerek çözüme ortak olmaya çalışıyoruz.
Dile getirdiğim bakış açısı benim, sizin, onun varlığıyla ortaya çıkacak ‘biz’ olmamızı sağlayacak kent bilincini ortaya çıkarma adına çok önemli…
Verdiğim örnekler dışında yaşadığımız ülkemiz adına çok önemli bir konu daha aktaracağım.
Ülkemize gelecek ya da gelmek isteyenlere ‘güvensizlik ’ algısı oluşturulması. Ülkemizin her kentinde savaş varmış gibi yaratılan bu suni algıdan zaman zaman biz bile etkileniyoruz
Var olanı daha da kötü göstermeye çalışanlar da var. Gectigimiz hafta Antalya İl Emniyet Müdürü Cemil Tonbul, ile telefon görüşmemiz oldu. Bir kadın platformunun basın açıklaması adı altında 2016 yılında Türkiye’de 46 kadın cinayeti işlediğini bunun 23’ünün Antalya’da işlendiğini duyurduğunu söyledi. Bu açıklamanın ardından basın kuruluşlarına açıklama gönderen Cemil Tonbul, Antalya’da 2016 yılında biri polis bölgesi, 2’si jandarma bölgesi olmak üzere 3 kadın cinayeti işlendiğini söyledi.
İşte böylesi karalayıcı, algıyı yönetme adına yapılan açıklamalar kimseye puan kazandırmıyor. Sorumluluğunda olduğu kentin kötü ve güvensiz gösterilmesine karşı duran Cemil Tonbul da bu yanlış algıları ortadan kaldırmak için çaba sarf ediyor. Düşünsenize bunları basından okuyan yabancı biri Türkiye’ye, Antalya’ya gelir mi?
Böylesi kritik zamanlarda tarafınızı belli etmek zorundasınızdır. Çünkü yaşadığınız kente, yaşadığınız ülkeye yapacağınız mutlaka bir şey vardır. Kimisi işiyle, kimisi taşıdığı sorumlulukla kimisi de fikirleriyle ülkemize gerekli katkıyı sağlar. ‘Biz’ olmak da işte burada başlar…