Ne oldu, neler yaşadık da bugünlere gelindi.
Ülkelerin ekonomilerindeki bozukluk, savaşlar, iç çatışmalar büyük ülke olma köşe kapmaca oyunları ve talihsiz kaza!.. Ve 17 saniyelik ihlal bir uçağın düşürülmesi…
Bunların hepsini birlikte yaşadık, yaşıyoruz.
Antalya bedevi şehri, turizmin başkentine bu kısmetsizlik hiç yakışmadı. “Antalya bu duruma nasıl geldi?” diye sorarsanız ne savaş, ne ekonomi, ne de uçak düşürülmesi… Hatayı uzaklarda aramayalım, burnumuzun dibinde. Bu canım şehri el birliği ile biz bu hale getirdik!!!
Turizm Bakanlığımız var, politikalarımız var, bir şeyler yapmaya çalışılıyor, bunların kusurları var mı, yok mu? diye sorgulamaya başlamadan önce meslek birliklerini eleştirelim, seyahat acentelerini, uçak firmaları ve en önemlisi otelleri.
Antalya’nın toplam yatak kapasitesi 508.735 yani 5 aylık yaz sezonun da dolu dolu geçirsek 76 milyon geceleme yapar. 50 Dolar’dan satarsak yaklaşık 4 milyar Dolar gelir elde ederiz. Neden 50 Dolar, düşük değil mi? diyeceksiniz.
Ucuz evet hem de çok ucuz…
Çünkü rekabet anlayışımız bu en kolay pazarlama stratejisi, ticarette günü kurtarma anlayışı ve sonuç hüsran… Ruslar gelmiyor ne yapacağız? 4 milyon turist açığımız feryatları, cevap, başkası gelir!
Arap gelir, Çinli gelir, yetmedi teşvik çıkartırız, Afrika gelir bu da yetmez ise, iç pazar gelir. Evet! Evet! gelir bekleyin kesin gelir.
Yatak sayını artırmak daha fazla turist anlamına maalesef gelmediğini şu an yaşayarak öğreniyoruz. 5 ay dolu dolu geçeceğimize yılın 12 ay olduğunu ve ona göre mücadele vermemiz gerektiğini aklıselim kimse düşünemedi de ben mi düşündüm!
Teşvik ver otel yapılsın, güzel istihdam yarat, gelir yarat, devlete katkı çok güzel buraya kadar…
Bunlar tamamsa haydi pazarla…
Kim pazarlar bu ülkeyi?
Kim satar?
Kimler, ne riskler alır, ne paralar kazanılır, neler kaybeder sorusuna cevap verecek bir insan çıkmaz, tanıtımı afişçi yapar taa Amerika’dan yurdum insanından daha iyi tanır Amerika’da oturup, Sivaslı Sindy tanıtım yüzü olur, Julia Roberts çakması belki gelirler. Kandırırız turisti artık bu işe bir dur deyip, çocukluğumuzdan beri öğretilen bacasız sanayi turizmi şehirlerimizi, yerli malımızı kurtaralım, restoranına Bekir yerine Bekry gelsin.
Turist bunu yemiyor!
Bekir diye tanıtıp, salyangoz satmayın. Turizmci dediğiniz kesim ne yapıyor bir bakın, bankaların kredilerini ödeyebilmek adına artistik buz patinaj şampiyonu olurlar.
Bu bir şanstır. 2016 takkelerimizi önümüze koyup düşünelim. Bugünlere gelirken yapılan hataları unutmadan ve gelecek için ders alalım;
1-Herşey dahil sistem kaldırılsın.
2-Denetimleri arttırarak sahtecilik taklit ürünlerin satışı engellensin.
3-Ülkemize ait ürün imalatı teşvik edilsin, el sanatları, halıcılık, altın, gümüş işlemeciliği.
4-Ülke mutfağı ön plana çıkarılsın.
5-Ören yerleri turistik, yöreler cazibesi ön plana çıkarılsın.
6-Belli bölgelerde gece hayatı kalitesi yükseltilerek, dünyaca ünlü sanatçılar getirilsin.
7-Turizm polis teşkilatı kurulsun, en az bir yabancı dil bilen personel ile desteklensin.
8-Oteller rekabet kurallarına göre bakanlıkça kurulacak bir birim tarafından taban fiyat esası getirilsin.
9-Yurt dışında çalışan ve ülkemize turist getiren tur operatörlerinden seyahat konaklama garantilerini içeren sigorta talep edilsin.
10-Uluslararası tanıtımlar siyasi rant ve tekelcilikten arındırılarak belirli bütçe dahilinde sonuç odaklı tanıtım, reklam projeleri, yurt dışındaki sporcularımız, yazarlarımız ve diğer sanatçılarımızın desteklenerek, tanıtım elçisi yapılsın.
Ülkemizi dünyanın en ucuz destinasyonu yapan ve bu konuda yürekten çalışan herkesi selamlayarak durun artık ve siz turizm yapmayın diyorum.