Paris’teki Louvre Müzesi’ni günde 25 bin kişi geziyormuş. Geçen yıl, 8 milyon 600 bin ziyaretçi ağırlamış müze; kente gelen her 6 kişiden biri, müzeyi gezmiş.
İki kez gezdim müzeyi. Fransızların kendi tarihlerinden resim ve heykellerin yanısıra; Mısır’dan, Mezopotamya’dan, İran’dan, Anadolu’dan koparıp götürdükleri de var. Hepsi görülmeye değer. İçinde hiçbir eser olmasa bile, sadece müze binasını görmek bile çok etkileyici. Müzeyi gezebilmek için saatlerce sırada bekleyen milyonlarca insan da öyle düşünüyor.
* * * *
Antalya Müzesi’ni geçen yıl yaklaşık 120 bin kişi gezmiş; Louvre’un 5 günlük ziyaretçisi kadar bile değil. Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmış bölgenin müzesini, kente gelen yerli-yabancı yaklaşık 20 milyon turistin ve Antalya halkının sadece 120 bini ziyaret etmiş!
Rakamlar, üzerinde düşünmeyi zorunlu kılıyor…
Öncelikli sorun, Antalya Müzesi’nin yetersizliği… Yaklaşık 5 bin eser sergileniyor müzede; kalan 25-30 bin eser, depolarda, sergilenmek için sıra bekliyor.
İlk bakışta görülebileceği gibi, kentin, daha büyük bir müzeye ihtiyacı var. Binasıyla bile bölgenin tarihini yansıtabilecek, görkemli bir müzeye…
Nereye mi yapılacak? Tabi ki Kepez’e… Kent içerisine yapılacak her büyük yatırımın, “sıkış tepiş olmuş” Muratpaşa ve Konyaaltı ilçelerinden uzağa, Kepez ilçesine yapılması gerektiği açık. Kentin göbeğine stadyum yapılırken, Lara’ya Disneyland yapılması planlanırken de aynı düşüncedeydim. Üstelik, bu tür yatırımlar, kentin en az ‘turistik’ ilçesi Kepez’in cazibesini artıracak, gelişimini hızlandıracaktır.
Müze, sahip olduğu tarihsel hazineyi sergileyebilecek bir binaya sahip olduktan sonra, sıra gelecek tanıtıma… Antalya’nın deniz-kum-güneşten ibaret olmadığı; sadece tarihsel zenginliğinin bile, kenti ziyaret etmek için başlı başına bir neden olduğu bütün dünyaya anlatılacak. Hem de ne zenginlik! Karain Mağarası’nda bulunan 500 bin yıl önceki atalarımızın kalıntıları bile, doğru tanıtımla, emin olun milyonlarca insanı kenti çekecektir.
Bu konuda, acentelerle ve tur operatörleriyle de sürekliliği olan görüşmeler yapılmalı; otelden zor çıkan turistin, deri ve mücevher mağazaları yerine müzeye getirilmeleri sağlanmalı.
Yeni müze, bugünkü durağanlığından da kurtarılmalı; yıl boyunca, uluslararası ses getiren sergi, konser ve etkinlikler düzenlenmeli.
Müzede, Anadolu’nun diğer bölgelerinden getirilebilecek sembolik sayıdaki eserlerin sergilenmesinin; Antalya’ya gelen milyonlarca turisti, ülkenin diğer kentlerine de yönlendirebileceğini düşünüyorum.
* * * * *
Turizm sektörü, derinliği giderek artan bir kriz yaşıyor; ekonomisi turizme bağlı Antalya, zor günler geçiriyor. Turist sayısını artırmanın ve hep özlenen “turisti kente getirmenin” en iyi yollarından biri, Antalya Müzesi’ni hak ettiği yere getirmek. Kültür Bakanlığı’nın, krizin aşılması için kendisine getirilen binlerce önerinin arasına, bunu da alması gerektiğini düşünüyorum. Avrupa müzelerinden eksiği olmayan bir müze binasına, taa paleotilik dönemden başlayan ve onlarca uygarlığı içeren eşsiz tarihsel yolculuk kalıntılarını koyup, üzerine bir de etkili tanıtımı ekleyince; görün müzenin önündeki turist kuyruklarını…