Geçen hafta Yozgat’ta olanları görmüşsünüzdür: Traktörler konvoy olmuş, köylüler yollara dökülmüş, “Mazot bitti, sabır da bitti!” diye bağırıyorlar. Bir çiftçi eline almış mikrofonu, isyanını haykırıyor: “Turpınan, şalgamınan devlet idare edilmez. Adalet ile idare edilir, hukuk ile idare edilir!”
Herkes şaşkın, kimse Yozgat’tan böyle bir çıkış beklemiyormuş. Oysa Yozgat, tarihe isyanlarla adını yazdırmış bir kenttir. Aynı kentte, aynı sahneleri daha önce de gördü Anadolu halkı.
*****
Tarih 1600’ler… Yine Yozgat civarındayız. Yine halk öfkeli. Ama traktör yok, onun yerine at var. Mazot değil ama “tımara el koydular” diye şikâyet eden köylü var. Yani değişen sadece araçlar, dert aynı: Geçim.
Yozgat isyanda… Celali İsyanları diye tarihe geçen ve yaklaşık 150 yıl süren isyanların fitili, Yozgat’ta ateşlendi… İsyanlar, adını Yozgatlı bir din adamından alıyordu: Bozoklu Celal…
Bozoklu Celal, bugünkü Yozgat’ın bağrından kopup gelen bir din adamı. Önce halka vaaz verirken, sonra vergi memurunun ensesine odunla vururken bulmuş kendini. Klasik Anadolu dönüşümü: Vaazdan isyana…
Ama mesele kişisel değil. O dönemde de vergiler başını almış gitmiş. Devlet demiş ki “Yeniçeri maaşları şişti, biraz daha vergi alalım.” Köylü demiş ki “Bende artık nefes kaldıysa, onu da alın.” Kuraklık var, savaş var, tımar sistemi çökmüş, tarla sahibi cebinde kuruş kalmadan buğday biçiyor. Ne olmuş? Celal çıkmış ortaya. Yetmemiş, arkası gelmiş: Karayazıcı, Deli Hasan, Kalenderoğlu…
*****
Bakmayın siz sosyal medyada bu eylemlerle alay edenlere. O gün Celalilere “eşkıya” diyenler vardı, bugün de çiftçiye “abartıyorlar” diyenler var. Ama tarih bize hep aynı şeyi söylüyor:
Kimse durup dururken yola çıkmaz. Ne Celali dağa keyiften çıktı, ne Yozgatlı çiftçi traktörü zevkine sürdü. Her isyanın altında birikmiş bir öfke, duyulmamış bir çığlık vardır. Ve bu çığlık, bazen “Yetti gari!” olur, bazen “Traktörü çek, yola çıkıyoruz!” olur.
Tarih, kulak verene çok şey anlatır. Osmanlı, Celalilere kulak vermek yerine sadece bastırmayı seçti. Sonuç? Anadolu’da düzen kalmadı, devlet kendi halkından korkar hale geldi.
Bugün hâlâ zaman varken, aynı hatayı tekrar etmeyelim. Çiftçinin sadece elini değil, derdini de tutalım. Çözüm “destek paketi” değil, gerçek bir tarım reformudur. Çözüm “bir kerelik indirim” değil, adil üretim zinciridir.
*****
Yozgatlı çiftçi geçen hafta öyle bir laf etti ki, tarih kitaplarına geçer: “Turpınan, şalgamınan devlet yönetilmez!” Bu bir espri değil, Anadolu’nun bin yıllık uyarısıdır. Tırpan tutan eli görmezden gelirsen, bir gün o el yumruk olur. Ve o gün, traktör sadece tarla sürmez; yol da açar, duvar da yıkar.
O yüzden, halkın pancarına da, şalgamına da kulak verin. Yoksa “Celali ruhu” sadece tarih kitaplarında kalmaz, aramızda gezinir.
Yorumlar
Kalan Karakter: