“Bizsiz kaos olur bu ülkede” dediler; birçok insan inandı, “gitmeyin o zaman” deyip verdi oyunu. Onlar da daha bir yerleştiler koltuklarına.
“Bizsiz kaos olur dediler”, henüz bir yıl bile olmadan, ülke kaosun ne olduğunu öğrendi. Ne zaman nerede patlayıp can alacağı bilinmeyen bombalar; her gün verdiğimiz şehitler; bol acı, kan, gözyaşı… Bir yıl geçmeden, yüzlerce canı teröre kurban verdik; yüzlercesi sakat; binlerce insanın yüreği paramparça… Kentler harabeye döndü; insanlar kendi ülkelerinde sığınmacı oldu.
Ne zaman nerede teröre teslim olacağımız belli değil; İstanbul’un göbeğinde de patlayabiliyor bombalar; Güneydoğu’nun küçük bir ilçesinde de…
* * * * *
Sorumlu aranıyor…
Yandaş bir gazete, İstanbul Vezneciler’de ve Mardin Midyat’ta patlayan bombalar için Almanya’yı suçlamış. “Soykırım kararını onaylamalarına tepki gösterdik; onlar da karşılık olarak Türkiye’de bomba patlatıyorlar” demiş.
Muhalif bir gazetenin hedefinde ise Amerika var; “Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak koridora izin vermediğimiz için, ülkeyi kan gölüne çevirdiler” diyor.
“PKK’yla masaya oturup, IŞİD’e sınırsız destek sunarak bizi bu günlere kim getirdi” diye soran yok. “Açılım adı altında, Güneydoğu’da PKK’nın kamyon kamyon silah dağıtmasına, hendekler açıp patlayıcılar döşemelerine, barikatlar kurmalarına seyirci kalanlar kimlerdi” diye soran…
“Darbe yapacak korkusuyla orduyu darmadağın ederseniz, ne içeride ne dışarıda savaşacak durumu kalmaz” diyen…
“İstihbarat örgütlerimiz hiç bu kadar kötü çalışmamıştı” diyen…
“Kaybedilen canların sorumlusu, ülkeyi idare edenlerdir; demokratik ülkelerde sorumlular istifa eder” diyen…
Başbakanlık koltuğuna oturduğu gün “Terörü Türkiye’nin gündeminden düşüreceğiz” dedikten üç-beş gün sonra patlayan bombaların hesabını soran...
Türk halkının terörle, ekonomik krizle ve yaşananların etkisiyle cinnet noktasına ulaşan psikolojik sorunlarla boğuştuğunu görmezden gelenlere hiç olmazsa bir yan bakan…
Yok!..
Ne idüğü belirsiz savaşlara kurban veriyoruz gençlerimizi; “sorumlular istifa” yerine “şehitler ölmez” diye slogan atıyoruz.
Bombalara, ölümlere, yıkımlara alıştırıyoruz kendimizi. Bir-iki ah vah ettikten sonra, başımızı televizyona gömüyoruz.
Ve biz de, ‘onların’ kolaycılığına başvurup, başkalarını suçluyoruz. Asıl suçlunun, bu gidişe dur diyecek cesareti bile olmayan bizler olduğunu bilmezden gelerek…