Çöl Kraliçesi’ adlı film, vizyona girdi. İzleyin… Ama güzel bir kadının macera dolu hayatını izler gibi değil; İngiliz emperyalizminin yakın tarihimizdeki entrikalarını ve bugüne uzanan sonuçlarını öğrenmek, dünü ve özellikle bugünü anlamak için…
‘Çöl Kraliçesi’ namlı Gertrude Bell, zengin bir İngiliz ailesinin son derece iyi yetiştirilmiş kızıdır; Oxford mezunudur, Türkçe, Farsça, Arapça ve Kürtçeyi çok iyi bilmesinin nedeni arkeoloji merakı mıdır, yoksa parçalanmakta olan Osmanlı İmparatorluğu için özel olarak mı yetiştirilmiştir bilinmez.
Arkeolog olması, ona, pek çok ülkeyi sorunsuzca gezmesi için fırsat sağlamıştır. Mezopotamya’yı karış karış gezmiş, bu bölgedeki şeyhlerle ve aşiret liderleriyle, yakın ilişkiler kurmuştur. İngiliz casusu olarak çalışmaya başlamasının, Çanakkale Savaşı’yla doğrudan ilintili olduğu söylenir. Çünkü, Çanakkale’de Osmanlılarla savaşırken ölen İngiliz subayı Doughty-Wylie, aşık olduğu insandır. Türklere sempatisi olduğu iddia edilen subayın, yüzünün parça parça edilerek öldürülmesi; Bell’in yüreğinin parçalanmasına neden olmuş; bu tarihten sonra tam bir Türk düşmanı haline gelmiştir, casusluğa başlamasının da bu olayın hemen ardından olduğu söylenir.
* * * * *
İngiltere onu ‘siyasi ateşe’ olarak adlandırsa da, bildiğiniz casustur Gertrude Bell. Orta Doğu’nun Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılıp İngiliz egemenliğine sokulması, böylece zengin yer altı kaynaklarının İngiltere’ye akıtılabilmesi için gerekenleri fazlasıyla yapmış bir casus… Öyle başarılıdır ki, İngiltere Hükümeti ona ‘üstün hizmet madalyası’ takar.
Irak haritasını, bizzat Gertrude Bell çizmiştir, hem de cetvelle! Bunu yaparken, zengin petrol yataklarına sahip Musul ve Kerkük’ü sınırlar içerisine katmayı da ihmal etmemiştir. Kendi elleriyle Irak Kralı yapılmasını sağladığı Faysal’la gönül ilişkisi olduğu da söylenir. Faysal kralı olduktan sonra, Bell, ona ‘danışmanlık’ yapmaya başlar. Faysal’ın İngiltere’nin kuklası olduğu ve Bell aracılığıyla kendisine iletilen İngiltere çıkarlarına yönelik taleplerin basit bir uygulayıcısı konumunda olduğu açıktır.
Faysal; Osmanlı’yı “sırtından vuran” Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu, ‘Arabistanlı Lawrence’ın yakın arkadaşıdır. Gertrude Bell, Arabistanlı Lawrence lakaplı İngiliz casusu için “manevi oğlum” der. Bu ‘kanka topluluğu’nun bir üyesi de, Şerif Hüseyin’in yakın arkadaşı John Philby’ydi. Philby, Orta Doğu’nun İngiliz çıkarlarına uygun bir biçimde yeniden biçimlendirilmesinde, Bell’le birlikte çalışmıştır.
* * * * *
Bell’in, Irak’ın kurulmasıyla macerasının sona ermediği, Anadolu’da çalışmaya devam ettiği bilinir. Mustafa Kemal önderliğindeki halk emperyalizme karşı bir kurtuluş savaşı vermekteyken Anadolu’ya gelir; İngiliz casusu Binbaşı Noel’le birlikte Kürt aşiretlerini ‘örgütlemek’ amacıyla çalışmalar yapmaya başlar. Ancak kısa sürede Kuvayı Milliyeciler tarafından yakalanır ve bir daha Anadolu’ya gelemez.
* * * * *
* * * * *
Bunları yazmaktaki amacım, filmi izleyenlere ucundan kıyısından tarih öğretmek değil; bugün yaşananları, yakın tarihin bu ibret verici sayfası aracılığıyla değerlendirebilmeleri için ipucu vermek. Bugün yaşananlar?..
Orta Doğu tam bir kaos yaşıyor, yer altı kaynaklarında ve stratejik öneminde gözü olan bütün ülkeler, askeri güçleriyle bölgede…
PKK, bağımsız Kürt devleti kurmak amacıyla, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kanlı bir savaş yürütüyor…
Bölgedeki Kürtlerin, emperyalistlerin kuklası olacak bir devlet altında toplanması için, başta ABD olmak üzere, Batı ülkeleri yoğun biçimde çalışıyor…
Ve…
Hollywood ilginç bir zamanlamayla, Gertrude Bell’in filmini çekip tüm dünyaya dağıtıyor…
Medya devi patronu Murdoch, “ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanıyım” diyen Tayyip Erdoğan’a, Orta Doğu’da Gertrude Bell’le birlikte Osmanlı’nın yıkılışında rol oynayan çalışan casus Philby’nin kitabını hediye ediyor; o da memnuniyetle kabul ediyor.
Hepsi birbiriyle ilintisiz gibi görünüyorsa, bir daha düşünün…