Öyle bir duruma gelmişiz ki, elektrik çarpsa da sesimiz çıkmıyor. Bir kabulleniş, bir razı oluş ki sormayın!
Biz uyuşuk uyuşuk seyrederken, çalışan kazanıyor. Hem de bizim sırtımızdan… Hem de uzun zamandır…
17 Aralık yolsuzluk iddialarına kadar uzanalım… İddialar yargı konusu olamadığı için, sadece ‘iddia’ deyip geçeceğiz biz de.
İnternete sızdırılan ‘tape’ler vardı o dönemde, hatırlarsınız… Bunlardan birinde, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile AKP’ye yakınlığıyla bilinen işadamı Abdullah Tivnikli arasında geçen bir konuşmada, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında şirketlerin elektrik şirketlerinin kayıp-kaçak bedelleri için yeni yasa getirileceği sözü verilmişti. Sözü veren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Benim kızın okul taksitleri var, himmetinizi beklerim” demişti. Tivnikli, himmetini esirgemedi, kızın okul taksitlerini ödedi. Sonra da bunun bir ‘burs’ olduğunu iddia ederek rüşvet suçlamasından kurtulmaya çalıştı.
Taksitler ödendi, sözler verildi, sıra geldi yasaya… Önce Enerji Bakanı’nı değiştirmek gerekiyordu; damat Berat bakan yapıldı. Damat, enerji şirketine de sahip olan Çalık Holding’in genel müdürlük de dahil birçok ‘geniş’ koltuğunda uzun yıllar oturmuştu; yani denklemin vatandaş değil, enerji lobisi tarafındandı. Üstelik ‘babacığının’ sözünden çıkmayacağı da iyi biliniyordu. Damat Berat, kendisine duyulan güveni boşa çıkarmadı; 33 milyon vatandaşı ‘çarpacak’ yasayı Meclis’ten geçirtti. Hem de sabaha kadar süren oylamalarla… Dedik ya, biz uyurken, başkaları çalışıyor.
* * * * *
Gelelim şu kayıp-kaçak elektrik meselesine… Özellikle Güneydoğu’da, kayıp-kaçak bedeli, yer yer yüzde 90’a ulaşıyor. Yani o bölge insanı, elektrik parası vermeyi sevmiyor; onun yerine biz ödüyoruz. Hem de yıllardır… Bu konuda yargıya gidildi; mahkeme, kimsenin ‘komşusunun’ elektrik parasını ödemek zorunda olmadığına hükmetti. “Yargı da ne” zihniyeti hemen duruma el koyarak, yeni bir yasa çıkarıp yargı kararını yok saymaya çalıştı. Üstelik, yasanın gereklerini, adaletle ilgili tüm kavramlara aykırı biçimde, geriye yürüterek!
Bu ne demek? Eskiden 52 liralık elektrik tüketince, 80 lira ödüyorduk; şimdi 105 lira ödeyeceğiz. Yani hem bugün çalınan elektriğin, hem de geçmişte çalınanın parasını bizden alacaklar.
“Neden devlet kayıp-kaçak elektriği engellemiyor” diye soruyorsanız; kısaca ‘oy’ diye yanıt verebilirim. Elektrik dağıtım şirketlerinin Güneydoğu’da, kaçak elektrik kullananların elektriklerini kesmeye çalıştıkları, ancak AKP’li siyasetçilerin oy kaygısıyla kendilerini engellediği, yine 17 Aralık ‘tape’lerinde açık biçimde yer alıyor.
“Peki, neden elektrik üretim-dağıtım şirketleri bu bedele ortak olmuyor” diye soruyorsanız; onun yanıtını da Cumhurbaşkanı vermiş: “Oradaki dağıtım şirketi ne yapsın? Tabi ki ödememiz lazım. Yüzde 60-70 kaçakla nasıl baş edecekler?” Cumhurbaşkanı “ödememiz lazım” derken, tabi ki kendisini değil, bizi kastediyor.
Olay açık değil mi; AKP iktidarı daha çok oy alsın diye kaçak elektriğe ses çıkarmayacak, bedelini de biz ödeyeceğiz. Yani AKP’ye dolaylı yoldan oy sağlayacağız. Üstelik, vicdana, mahkeme kararlarına ve Anayasaya aykırı biçimde…
Cumhurbaşkanı “alışacaksınız” demişti, bu kadarına da alışacak mıyız gerçekten?