Tartışma; Mustafa Armağan adlı ‘tarihçi’nin, Edirne’de çocuklar için düzenlenen Edebiyat Günleri’ne davet edilmesiyle başladı. Edirne Milli Eğitim Müdürü; edebiyatla hiçbir ilgisi olmayan, hayatında hiçbir çocuk kitabı yazmadığı gibi, çocuklarla ilgili hiçbir çalışmaya imza atmamış Armağan’ı, etkinliğe davet etmiş; ya da Milli Eğitim Bakanlığı, onun gönderilmesini uygun görmüş.
Türkoloji eğitimi almış, bir televizyon kanalında tarih programı hazırlayıp bir tarih dergisinde genel yayın yönetmenliği yaparak tarihçi olunabileceğini sanan Armağan, çalışmalarının neredeyse tamamının amacını, Osmanlı’yı yüceltmek ve onun yıkılmasından sorumlu tuttuğu Atatürk’ü karalamak olarak belirlemiş.
Edirne’de bir ortaokulda verdiği konferansta, çok hayal kırıklığına uğramış Armağan, dehşet içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı’nı uyarma gereği duymuş: “Okul ele geçirilmiş! Kanton gibi! Kemalist kanton!” Hızını alamamış, bütün Türkiye’yi ayağa kaldırmaya çalışmış: “Acilen el atılmazsa, güzelim Edirne, Kemalist sözde aydınların elinde can verecek. Edirne’ye sahip çık Türkiye’m!” Son uyarı da hükümete ve Cumhurbaşkanı’na herhalde: “Acilen Edirne ve Çanakkale’yi kurtarma seferberliği başlatılması gerekir.”
* * * * *
Edirneliler; Armağan’ın Edirne’ye davet edilmesine çok kızmışlar. Edirne milletvekilinden Eğitim-İş Sendikası’na kadar birçok kişi ve kurum, “Armağan hangi sıfatla Edirne’ye gönderildi? Neden onun yerine değeri herkes tarafından kabul edilen çocuk yazarlarından gönderilmedi? Armağan’ın gelişi için ne kadar para harcandı? Atatürk düşmanlarını Edirne’de istemiyoruz” biçiminde açıklama yaptılar.
Armağan’ın gelişine kızmışlar; ancak kendilerini ‘Kemalist’ olarak tanımlamasından gurur duymuşlar. Belediye Başkanı Recep Gürkan, sivil toplum örgütleri ve yerel basın, hep bir ağızdan “Edirne, Kemalist olmakla gurur duyan bir şehirdir. Atatürk, bizim yaşam tarzımız” demişler.
Edirneli meslektaşım Bora Dandinoğlu, “1922’de Kurtarıldı Zaten Şekerim” başlıklı yazısına öyle güzel bir son yazmış ki; “şekeri” oldukça sinirlenmiş ve daha da telaşlanmış olmalı:
“1919’dan beri Kemalistiz.
1923’ten beri Cumhuriyetçiyiz.
1928’den beri resmi dilimiz Türkçe.
1937’den beri de laikiz.
Sırtımızı önce Allah’a, sonra birbirimize, en sonunda da Anıtkabir’in sütunlarına dayadık.
İtirazı olanın Fildişi sahillerine kadar yolu var.
O tarihçiye(!) not: Çanakkale 1915’et, Edirne ise 1922’de kurtarıldı. Gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz.”
* * * * *
Milli Eğitim Bakanlığı, Armağan’ın göndererek, Edirne’nin bu katı Atatürkçü tavrını kırabileceğini düşünmüş olmalı. Ancak boşa hayal kurulmasın; ne Edirne, ne de Çanakkale, Osmanlı meraklılarının “el atıp kurtarabileceği” kentler değildir. Türkiye’nin birçok kenti gibi…