Erdoğan’ın korumaları, Türkiye’de, önüne gelen protestocuya saldırmalarıyla bilinir. En yürek yakanı; Soma’daki maden faciasında yakınlarını yitiren acılı vatandaşların yediği dayaktı. Hele Erdoğan’ın müşavirinin, korumaları da sollayarak yerde yatan bir vatandaşa attığı tekme, hafızalara, silinmeyecek biçimde kazındı.
Ama artık, sadece Türkiye’de değil, neredeyse her kıtada tanınıyorlar. Bu ünlerini, gittikleri her yerde, demokratik haklarını kullanarak barışçıl protesto eylemi yapan herkese saldırmalarıyla kazandılar.
Hatırlayalım…
Eylül 2014… Newyork’ta protestoculara saldırmak isteyen korumaları, Amerikan polisi önledi. Polisin, “dokunamazsın, geri git” uyarıları üzerine hevesleri kursaklarında kalan korumalar, bol küfür yağdırarak kendilerini rahatlattılar.
Şubat 2016… Ekvador’da, Erdoğan’ı protesto eden kadınlara saldırıp dövdüler; Ekvadorlu bir milletvekilinin burnunu kırdılar. Diplomatik krize neden oldular. Yetmezmiş gibi; Güney Amerika İşadamları Birliği Genel Sekreteri Cenk Gül, “dünya liderine hakaret eden” iki Ekvadorlu kadın hakkında suç duyurusunda bulundu.
Mart 2016… Washington’da, kaldığı otel önünde protesto edilen Erdoğan’ın korumaları, protestocuları dövemediler; ama seslerini bastırmak için bağır bağır bağırdılar ve protestocuları tehdit ettiler: “Türkiye’ye gelmeyin!”
Nisan 2016… Yine ABD’de, korumalar, muhalif gazetecilere saldırdılar. Küfrederek yaka paça salondan dışarı attıkları gazetecileri darp etmelerini, Amerikalı korumalar önledi.
Ve önceki gün… Washington'daki Türkiye Büyükelçiliği önünde toplanarak Erdoğan'ı protesto eden gruba Erdoğan'ın korumaları saldırdı. Yere düşen kadınları ve erkekleri yumruklayan ve tekmeleyen korumalara sert tepki gösteren polis, takviye ekip istedi. Saldırıda 10 kişi yaralandı. Videoyu izledim, polis önünü kesmese, korumalar göstericileri, deyim yerindeyse “parçalayacak”.
* * * * *
Bu sınır tanımayan, kendini dokunulmaz ve hukukun üstünde hisseden insanların yaptıkları; sadece imajımızı yerle bir edip bizi utandırmaktan öte bir gerçeği vuruyor yüzümüze. Hatırlayın; nasıl tehdit etmişlerdi protestocuları; “Türkiye’ye gelmeyin!” Ve bir protestocu kadın, “bana dokunamazsın, burası Türkiye değil” demişti. Bu iki cümle, bizim gerçeğimizi hatırlatıyor: Ne yazık ki burası Türkiye ve bizim dokunulmazlığımız yok.