Son günlerde rekor üstüne rekor kırıyor dolar. Ekonomimizi alt üst ederek… Enflasyon yükselecek, yatırımlar azalacak, işsizlik artacak… Sonra?.. Sonrasını Başbakan bile bilmiyor. Bakın ne diyor:
“Bu krizin neresindeyiz, dalgalanmanın neresindeyiz, dalga boyu büyüyecek mi yoksa artık zirvede miyiz, bundan sonra sakinleşecek mi? Bunu tahmin etmek zor.” Hani bize “teğet geçen” diğer krizler gibi, doğrudan içimizden geçen bir ekonomik krizle karşı karşıyayız anlayacağınız. Uzmanlar, ciddi bir ekonomik ‘batış’ olasılığından bile söz ediyorlar. Ama yöneticilerimiz, ne olacağını bilmiyorlar; pek de umursamıyorlar. Öyle ya, Başbakan, doların bu hızlı yükselişi karşısında, daha yakın bir zamanda “bize ne dolardan, dolsa ne olur, dolmasa ne olur” dememiş miydi?
* * * * *
Dolardaki bu durdurulamaz yükselişin nedeni ne? Ekonomi çevreleri; darbe girişiminden tutun da, Trump’ın ABD Başkanı seçilmesine, FED’in (Amerikan Merkez Bankası) faiz artıracak olmasına kadar birçok neden sayıyor. Kimse de delikanlı gibi çıkıp, “hata bizim; ekonomimizi de, siyasal yapımızı da, uluslararası ilişkilerimizi de sağlam tutamadık, tutamıyoruz” demiyor.
Doğru; ABD seçimlerinden FED’in kararlarına kadar birçok etken vardır ekonomileri etkileyen. Ancak, sağlam bir ekonomide, bunların etkisi, “sallayıp yıkamamak” biçiminde olur. Bizdeki gibi, yıkıp yakıp yerle bir edecek biçimde değil…
* * * * *
Sallanmak ve yıkmak deyince, depremi çağrıştırdı. Geçtiğimiz günlerde, Japonya, 7.4 şiddetinde bir depremle sarsıldı; ardından da tsunami yaşadı. Bırakın yıkılmayı, hasar gören bir tek bina yok; hayatını kaybeden yok; 6 yaralı var, en ağırının ayak bileği burkulmuş!
Benzeri şiddette bir depremi İstanbul da bekliyor. Tahminlere göre, on binlerce bina yıkılacak; 200 bin civarında insan hayatını kaybedecek. Deprem sonrasında, harap olmuş bir kentte milyonlarca insanın nasıl hayatını sürdüreceği de bilinmiyor. Çadırların kurulması ve insanların hayatta kalmasının sağlanması için ayrılmış 480 deprem toplanma alanının, 300’ü çoktan yapılaşmaya açılmış. Yani, depremden kurtulanların gidebileceği yer bile yok!
* * * * *
Benzerliği görüyorsunuz değil mi; ekonomik krizler de depremler de, hazırlıklı olmayanı, zayıf olanı yıkar geçer; diğerleri, sallanır ama sapasağlam ayakta kalır. Ekonomik krizle boğuştuğumuz günlerde, bir de İstanbul depremini yaşarsak, ortaya çıkacak 50 milyar dolarlık ek maliyetin, sadece İstanbul’u değil, bütün ülkeyi yerle bir edeceği gerçeği ise, en karanlık kabuslardan. Onun için, son zamanlarda, aklı başında herkes uykusuz geceler geçiriyor. Yöneticiler ise derin uykuda…