Keşke sadece ikinci pazarında kutladığımız Anneler Günü nedeniyle, Mayıs, ‘annelerin ayı’ olsaydı… Oysa ne yazık ki, tarihin zulmü, annelere Mayıs ayını “acıların yıldönümü” olarak sundu.
* * * * *
‘Plaza de Mayo’, Türkçesiyle ‘Mayıs Meydanı’. Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te bir meydanın adı… Arjantinliler için derin anlamları var bu meydanın. Plaza de Mayo, 1810 yılında gerçekleşen ve Arjantin’in İspanya Krallığı’na karşı bağımsızlığını kazandığı Mayıs Devrimi’nin gerçekleştiği yer. Birçok toplumsal muhalefet eyleminin de merkezi. 1974’ten yılından bu yana ise meydan, annelerle birlikte anılıyor.
Madem okyanus ötesine uzandık, biraz tarihsel hatırlatma…
1976 yılında, CIA destekli askeri bir darbe yaşadı Arjantin… 1983 yılında sona eren darbe döneminde, her kesimden tüm muhalif güçler, askeri cuntanın şiddetinin hedefi oldu. On binlerce insan gözaltına alındı, işkence gördü ve kayboldu. Evet, kayboldu! 30-45 bin arası olduğu tahmin edilen genç-yaşlı birçok insan, gözaltına alındıktan sonra, kendilerinden bir daha hiç haber alınamadı. Kimsenin nerede olduklarını bile sormaya cesaret edemedikleri o şiddet günlerinde, çocukları ‘kaybolan’ anneler, Plaza de Mayo’da bir araya geldiler. Darbenin en sıcak günlerinin yaşandığı 1977 yılında meydanda, Başkanlık Binası’nın tam karşısında buluşan anneler, o günden bu yana, her Perşembe günü saat 15.30’da aynı yerde eylemdeler. Başlarında ‘kirli savaş’ın karşıtı beyaz bir mendil, ellerinde çocuklarının siyah beyaz fotoğrafları…
‘Mayıs Anneleri’ onlar…
* * * * *
27 Mayıs 1995, saat 12.00… İstanbul Beyoğlu’ndaki Galatasaray Meydanı’nda, anneler, ilk kez bir arada… Yine CIA destekli olduğu yıllar sonra ortaya çıkan 1980 askeri darbesinin ardından ‘kaybolan’ evlatlarının hesabını soruyorlar. Başlarında beyaz tülbentler, ellerinde çocuklarının renkli fotoğrafları…
‘Cumartesi Anneleri’ onların adı… Her cumartesi saat 12.00’de aynı yerdeler. Bir Mayıs günü başlayan eylemlerini, yıllardır aksatmaksızın sürdürüyorlar.
* * * * *
Mayıs, son üç yıldır başka bir acı anlam yüklendi anneler için. 28 Mayıs 2013’te başlayan Gezi Parkı eylemleri sırasında evlatlarını kaybeden anneler, sınır tanımayan acının bir parçası oldular. Onlar, askeri darbelere değil, sivil iktidarın şiddetine kurban verdiler çocuklarını. Aradan geçen 3 yıl boyunca çocukları için adalet aradılar; aramaya devam ediyorlar. Katillerine verilecek hiçbir cezanın, evlatlarını geri getirmeyeceğini bilseler bile…
Ve şehit anneleri… Her gün evlatlarını, kime hizmet ettiği bilinmez bir savaşa kurban veren anneler… Anneler Günü’nde evladını toprağa veren; evladının ardından dayanamayıp kendisi de toprak olan; oğlunun ardından ağlamaktan kör olan ve ömrünü mezarlığın karşısına koyduğu bir sandalyede, oğlunun mezarına bakarak geçiren annenin, dindirilemez acısı…
* * * * *
Bir çocuk ölünce annesine ne olduğunu sadece anneler bilir. “Biz de öldük” diyor Gezi anneleri. Evet, bir evlat öldüğünde, annesi de önünle birlikte ölür; sadece gömülmesi gecikir. Her gün acı yüklüdür evladını toprağa verene. Ama Mayıs… Sanki annelere ‘sonsuz yas’ sunuyor; çiçeklerle donanmış, günışığıyla boyanmış güzelliğine rağmen…