Yoğun gündem arasında gözden kaçmasın; önceki gün basının gündemine bir kez daha düşen bir haber, Türkiye’de bireysel silahlanmanın çılgınca arttığını söylüyor. Rakamlar dehşet verici…
Türkiye’de bireysel silah sayısı, son 10 yılda, 10 kat artmış. En az 20 milyon bireysel silah var; yüzde 85’i ruhsatsız. Her 4 kişiden 1’inde, yani her 2 evden 1’inde silah var.
Özellikle pompalı tüfekler… Silahlarla işlenen suçların yaklaşık 3’te 2’sinde tüfek kullanılıyor. Pompalı tüfek, aslında ağır bir silah; ancak sahip olması çok kolay. Sadece kimlik belgesiyle alabildiğiniz basit bir av tezkeresi yetiyor. 18 yaşındaki, kanı kaynayan gençlere bile veriliyor.
Ruhsatlı silah alacaksanız, yöntem son derece basit… Bir sağlık raporu, bir de dilekçe yeterli. Öyleyse neden çoğu ruhsatsız? Suç işleyince bir kenara atıverebilmek için… Yani, suç işleme olasılığı ve iradesi, daha silah alırken kendisini gösteriyor.
* * * * *
Yılda ortalama 4 bin 500 kişi, bireysel silahlarla hayatını kaybediyor. Terör, trafik kazaları, doğal afetler gibi nedenlerle kaybedilenden çok daha fazla.
Peki kimler silahlı saldırıda hayatını kaybediyor? Her 4 ölümden 1’i aileden; her 3 ölümden 1’i de, tanıdık, arkadaş, akraba, sevgili ilişkilerinden. Yani ölümlerin yarıdan fazlası, sevdiklerimiz. Severken öldüren şark zihniyeti!
Bir de şarklılara özgü o “öfkeyle kalkıp zararla oturma” durumumuz var. Aniden başlayan tartışma sonucu silah kullanılma oranı, yüzde 43; yani öfkelenen her iki kişiden birisi, pek de düşünmeden silaha sarılmış.
Bir de ‘maganda kurşunu’muz var tabi… Her 100 kişiden 13’ü ‘kaza’ kurşunu ile hayatını kaybetmiş. Elimize silahı aldık mı, bizi öfkelendiren insanı ve onun yanında kim varsa hepsini öldürmek gibi bir yaygın alışkanlığımız olduğu gibi; bir de sevinince, üzülünce, heyecanlanınca silaha sarılıp, etrafa fütursuzca ateş ederek çoluk-çocuk kim varsa öldürmek gibi bir ‘magandalığımız’ da var ne yazık ki…
* * * * *
“Eeee, madem durum bu kadar vahim, devlet bu gidişe bir dur demiyor mu” diye soruyorsanız; yanıtı çok acı, bırakın durdurmayı, devlet, bireysel silahlanmayı teşvik ediyor. Kredi kartıyla bile silah satın almayı sağlayan yasal düzenlemeler uzun zamandır var. Ancak son yıllarda buna yeni teşvikler de eklendi. Vatandaşını korumaktan aciz yönetim anlayışı, “al sana silah, kendini koru” der duruma geldi. Şiddet, savaş haberleri sürekli gündemde… Her an her yerde patlayabilecek bombalar da buna eklenince, bir ‘korku iklimi’ egemen oldu tüm ülkeye. Kendini güvensiz hisseden vatandaş, devletin kendisini koruyamayacağı inancıyla, cebine, evine bir silah koymak zorunda hissediyor kendisini.
Daha da ötesi; namluların yönü değişiyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sadece iki gün sonra, Cumhurbaşkanlığı, “darbelere karşı vatandaşın meşru müdafaa hakkını savunması için ruhsatlı silah alınmasının önünün açılacağını” açıkladı. Osmanlı Ocakları üyeleri, “Erdoğan demek vatan demektir. Bayrak demektir. Erdoğan için ölür, Erdoğan için öldürürüz” diyerek, hazır olduklarını hiç çekinmeden açıklıyorlar ve üyelerini bu amaç için silahlanmaya çağırıyorlar. Daha önce HDP, CHP binalarına saldıran, Hürriyet gazetesini basan Osmanlı Ocakları’nın bu açıklaması; silahların, “kendisi gibi düşünmeyen” vatandaşlara yönelebileceğini net bir biçimde göstermiyor mu? Hukukun yok sayıldığı bu anlayışın sonunun ‘iç savaş’ olduğunu görmemek mümkün mü?
Yaşam güvencemiz, bireysel silahlanmanın da katkısıyla elimizden alınıyor. Farkında olun…