Kutsal topraklara akın etti yine 2 milyon Müslüman… Bayramda yaşanan iki ‘kaza’ sonucunda, yüzlercesi evlerine geri dönemedi.
İlk ‘kaza’, 11 Eylül’de yaşandı. Kabe’de genişletme çalışmaları sırasında bir vinç, şiddetli yağış ve fırtına nedeniyle hacı adaylarının tam üzerine düştü; 107 kişi hayatını kaybetti, 238 kişi yaralandı.
Hiç yabancısı olmadığımız açıklamalar geldi Suudi yönetiminden ve inşaatı yürüten Bin Ladin Grubu’ndan; “takdir-i ilahi”, “ölenler cennete gittiler”, “olur böyle şeyler”…
Vinç, Alman firması Lieber tarafından üretilmiş. Firma, konuyla ilgili inceleme ekibini Suudi Arabistan’a gönderdi; inceleme sonucu birkaç haftada açıklanırmış. Hep birlikte göreceğiz; teknik değil ‘insani’ bir hata çıkacak ardından.
Çünkü…
* * * * *
Yaşanan ilk kazanın nedenlerini irdeleyemeden, ikinci kaza haberi geldi Suudi Arabistan’dan. Mekke yakınlarındaki Mina’da ‘şeytan taşlama’ya giden hacı adaylarından yüzlercesi, izdiham nedeniyle ezilerek feci biçimde can verdi.
Hemen benzeri açıklamalar yapıldı yine Suudi yönetimince; “takdir-i ilahi”, “ölenler cennete gittiler”, “bu kadar kalabalıkta olur böyle şeyler”… Bu kazada, bütün bu açıklamalara ek olarak, bir de Hacı adaylarını suçladılar: “Kurallara uymadılar”…
‘Kaza’nın kurallara uymamaktan kaynaklanmadığı yolundaki ciddi bir iddia, bir Lübnan gazetesi ve Amerikan New York Times Gazetesi tarafından ortaya atıldı. Buna göre; yüzlerce insanın ezilerek feci biçimde ölmesine neden olan izdihama, Suudi Arabistan Kralı Salman’ın oğlu Prens Muhammed Bin Salman neden olmuş. Prens şeytan taşlamak istemiş ama, tabiki ‘halk’ın arasına katılarak değil. 200 asker ve 150 polisten oluşan konvoy kalabalığın arasına dalınca, hacı adayları hareket planını değiştirmek zorunda kalmış. İddiaya göre; ortalığın kan gölüne döndüğünü gören Prens Salman’ın konvoyu hızla alandan uzaklaşmış ve Suudi yetkililer, olayın üstünü örtmek için gerekeni yapmışlar.
Hac sırasında yaşanan bu acı ölümler ilk değil; böyle giderse, son da olmayacak.
Çünkü…
* * * * *
‘Çünkü’lerle başlayan cümlelerin devamında, Suudi yönetiminin ‘dünyevi’ görüşü var. Anlatayım, çok tanıdık gelecek.
İslam dinini kullanarak zenginliğine zenginlik katan ama yine de gözü de cebi de doymayan Suudi kraliyet ailesi, Kabe için yeni bir proje geliştirdi. Çizimleri görmelisiniz, bildiğiniz Manhattan! Gökyüzüne uzanan 39 gökdelen, dev alışveriş merkezleri, rezidanslar, lüks oteller… Ve onların ortasında kaybolmuş Kabe!
Projenin amacının hacı adaylarının sayısını artırabilmek ve rahat etmelerini sağlamak olduğu açıklandı. Ancak, Bin Ladin grubunca yürütülen proje kapsamında, ‘yandaş’lara dağıtılan ihaleler, kraliyet ailesinin cebine giren ‘avanta’lar dikkate alındığında; projenin, bir ‘rant projesi’ olduğu ortaya çıkıyor. Üstelik, ne kadar hacı, o kadar para… Sözünü ettiğim, üç beş kuruş değil, milyarlarca dolar.
* * * * *
Biliyorum, anlattıklarımın hepsi, size de çok tanıdık geldi. İhmal nedeniyle madene gömülen işçilerin; malzeme çalıp ucuza mal edilen binaların depremlerde kağıt kuleler gibi devrilmesiyle altında kalan binlerce insanın; katliam gibi trafik kazalarında ölenlerin, dere yataklarındaki yapılaşmalar ve hidroelektrik santraller nedeniyle ortaya çıkan sel sularında boğulanların ardından edilen “takdir-i ilahi” resmi açıklamaları ve bu süreçte cebi biraz daha dolanlar… Dinin rantın aracı haline getirildiği ve can kayıplarının “göze alınabilir zayiat” kabul edildiği zihniyet…
Bu arada; Suudi Arabistan yönetimine yakınlığı herkes tarafından bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kraliyet ailesinin eleştirilmesine çok kızmış, “bu kadar yüklenmeyin” demiş. Anlaşılan, ona da tanıdık gelmiş yaşananlar…