Yönetimde esastır; her yetki, sorumlulukla birlikte gelir. Yeni anayasa değişikliği, bu kuralı yerle bir edip, “sınırsız yetkili ama sorumsuz” bir cumhurbaşkanı öneriyor.
Biliyorum; değişikliği savunanlar, hemen itiraz edip, cumhurbaşkanının denetlenebileceğini iddia edecekler. Öyle olmadığını, değişikliğin ilgili maddelerine mercek tutarak anlatmaya çalışayım.
* * * * *
Anayasa değişikliğini savunanlar, bugün cumhurbaşkanının sorumluluğunun olmadığını, ancak değişiklikle, cumhurbaşkanının denetlenebilir hale geleceğini iddia ediyorlar.
İrdeleyelim…
Üç tür sorumluluk vardır; siyasi, hukuki ve cezai sorumluluk. Anayasamıza göre cumhurbaşkanı, siyaseten sorumsuzdur; değişiklikten sonra da böyle olacaktır. Ancak her iki cumhurbaşkanının yetkileri arasında fark vardır. Mevcut sistemde cumhurbaşkanı, yetkilerini (ki oldukça sınırlıdır), genellikle başbakan imzası ile birlikte kullanır; böylece Meclis’e karşı başbakan sorumlu olur. Önerilen sistemde cumhurbaşkanı, hükümetin ta kendisidir, yürütmenin tüm gücünü elinde toplar; ama Meclis’e karşı siyasi sorumluluğu yoktur.
Hukuki sorumluluk konusunda yeni taslakta bir değişiklik yok; cumhurbaşkanı da olsa, görevi sırasında işlediği kişisel suçlardan (göreviyle ilgili olmayan suçlar) dolayı sorumludur.
Cezai sorumluluğa gelince… Anayasamıza göre, cumhurbaşkanı, vatana ihanet suçu dışında, görevi nedeniyle işlerden suçlardan yargılanamaz.
Değişiklikle önerilen sistemde ise, durum oldukça karmaşık. Maddeye göre; “Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir… Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divan’a sevk kararı alabilir.” İşte yeni sistemde cumhurbaşkanının ‘sorumsuz’ olmadığını iddia edenler bu maddeyi kanıt olarak gösteriyor.
Oysa…
Yargılanabileceği iddia edilen cumhurbaşkanı; TBMM seçimlerini yenileme, kararname çıkarma, neredeyse tüm üst düzey devlet yetkililerini atama yetkilerine sahip olduğu gibi, partisine genel başkan olma hakkına da sahiptir. Partili cumhurbaşkanını Yüce Divan’a gönderecek 3’te 2 çoğunluk, TBMM’de hiçbir zaman bulunamayacaktır. Bırakın yargılamayı, cumhurbaşkanını suçlamak için dahi 301 milletvekili gerekiyor ki, bu sayıya ulaşmak, fiilen neredeyse olanaksızdır.
Diyelim ki, bunların hepsi gerçekleşti ve cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açılmasına karar verildi; oylama yapılmadan önce cumhurbaşkanının Meclis’i feshetmesi nasıl engellenecek? Anayasa değişikliğiyle bu yetki, cumhurbaşkanına açıkça veriliyor.
Ve yine diyelim ki Meclis feshedilmedi ve cumhurbaşkanı Yüce Divan’a sevk edildi… Yüce Divan, Anayasa Mahkemesi’dir ve Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’si cumhurbaşkanı tarafından seçilecektir. Onların cumhurbaşkanını adil bir biçimde yargılaması mümkün mü?
* * * * *
Görüldüğü gibi, bu sistemde, cumhurbaşkanı tarafından ‘atananların’ cumhurbaşkanını denetleyebileceği öngörmek, saflık olur. Anayasa değişikliğine “hayır” dememin nedenlerinden biri de budur. Ben, ülkemi yönetirken suç işlemeyeceğine inandığım, ancak işlediği zaman bunun hesabını verebilecek yöneticiler tarafından yönetilmek istiyorum. Bu, vatandaş olarak benim en doğal hakkım değil midir?