Her yıl 12 Eylül Askeri Darbe’nin yıldönümü geldiğinde o günü hatırlarım. Artık kaçışı olmadığından yılda bir kez de olsa o günü tekrar yaşamak 6 yaşındaki çocuk için çok zor…
Bu kez Kenan Evren’in ölümü nedeniyle yine 6 yaşındaki, savunmasız ve küçük bir kızın duyguları, korkuları canlandı.
Hatırlamak istemese de…
Çocukluğum İstanbul Fatih’de geçti. 12 Eylül 1980 tarihinde 6 yaşındaydım. Sabah daha kendini gösterip, sokaklar aydınlanmadan evdeki hareketlilik nedeniyle uyandım. Annem, caddeye bakan evimizin tüm camlarını içerisi hiç görünmeyecek şekilde kalın perdemizle örtemeye çaba sarf ediyordu. Babam ise, radyomuzda haber dinlemek için acele edercesine frekans cızırtısıyla kanal arıyordu. Benden küçük kız kardeşim ağlıyor, annem ve babam sanki onun ağlamasını duymazmış gibi yaptıkları işin sorumluluğu çok ağırmış gibi, evimizi dışarıdan korumaya ama dışarıda da ne olup bittiğini de öğrenmeye çalışıyordu. Abim yatağının içinde şaşkın ve donuk biçimde oturuyordu. Evin içindeki bu sıradışı durum bana sadece korku vermişti.
Evimizin karşısında caddeye bağlanan yokuş vardı. Perdenin ucundan meraklı gözlerle neler olup bittiğini anlamaya çalışan annemin eteğine yapışıp, dışarıya baktığımda hayatım boyunca unutmayacağım sahne ile karşılaştım. Yokuştan kan akıyordu. Kan yokuştan aşağı akarak evimizin önündeki cadde birleşiyordu.
Bu tabloyu görünce, çocuk aklımla “Kurban Bayramı’mı geldi?” diye sordum anneme. Evet, kafamı okşayarak “Kurban olduk, kızım” diye yanıt verdi. “Bayram olmayacak mı?” diye sordum bu kez meraklı bakışlarla, “Başkalarının bayramı, bizim değil!” diye sesini yükselterek, cevap verdiğini hatırlıyorum annemin…
“Ama anneler korkmaz ki!” diye söyledim içimden…
Çünkü annemin sesinden de benim gibi korktuğunu anladım. Bu sırada dışarıdaki insanların haykırışları, silah sesleri, adeta yakalamaç oynuyordu. Ama yakalanın canı yanıyordu, bizim oyunumuz gibi değildi!
Babam radyoda aradığı kanalı bulmuş, bir adam tok ve emir veren sesiyle konuşuyordu. O sesin yıllar sonra Kenan Evren’in sesi olduğunu öğrenecektim.
Adamın konuşmasında ülkemiz için iyi birşeyler yapmak istediğini, çok düşmanız olduğunu duyuyordum ama ses tonu, korku, acı, güvensizlik veriyordu. Ve bu adam evimizin içinde bangır bangır bağırarak konuşuyordu.
Babam, duyduklarından çok etkilenmiş olacak ki, ağlayan kardeşimi kucağını aldı. Abimi bir yanında beni bir yanında tutarak adeta tüm kollarıyla bize sarılırcasına siper oldu.
“baba bu amca kim?” diye sordum…
Babam, boğazı düğümlenmiş gözlerindeki yaşların evlatlarının karşısında akmaması için direnen haliyle; sadece tek bir cümle kurdu:
“Geleceğimizi çalan…”
Yorumlar
Kalan Karakter: