Türkiye olarak ‘içi seni, dışı beni yakar’ durumundayız…İçeride başta PKK olmak üzere, her kesim bir boşluk bulduğunda kafasını çıkarıp, ülkemizde kargaşa, iç savaş çıkarmak için elinden geleni yapıyor.
Dışarıda ise Ortadoğu’ya tek başına hakim olmak isteyen Türkiye görüntüsü; ABD, Rusya gibi dünya güçlerini rahatsız ediyor. Sınırlarımız, dost ülkelerimiz bu nedenle savaş tehdidi altında tutuluyor. Türkiye’nin kendi iç meselesiyle uğraşıp, uluslararası politikalara bakmaması adına da satranç öyle bir oynanıyor ki, hamlelerle ciddi atılıyor.
Bu nedenle, sivrisinek küçüktür ama mide bulandırır mantığıyla Türkiye’yi kontrol altına almak adına her kesimden rol modeller aranıyor.
Planlar yapılıyor, yeri geliyor sabırla bekleniyor, oynanacak strateji sonrasında alınacak sonuçlar değerlendiriliyor.
Tıpkı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika seyahatinde Obama’dan görüşme talebi gelecek mi, gelmeyecek mi? diye bekletilmesi gibi…
Tıpkı görüşme sonrasında Obama’nın dün iyi konuştuğu, bugün değişime uğramış fikirlerini ortaya koyarak kamuoyuna görüşme ile ilgili açıklama yapması gibi…
Bu durum Türkiye’yi itibarsızlaştırma çabalarından öte bir şey değildir. İtibarsızlaştırma ile birlikte yıpratma, güçten düşme sağlamaktır.
Aynı zamanda TBMM’de sosyal demokratları temsil eden CHP’nin, yüzde 25’de kalması için edilen çabalardır. MHP’nin kendi içinde kaynar kazan gibi kaynatarak, Bahçeli yerine uluslararası politikada önem arz edecek kadın bir parti liderini öne sürmektir. Bu nedenle Meral Akşener ön plana çıkarılmıştır. Çünkü Türkiye’de milliyetçilik dengesi bozulmuştur. Özellikle HDP’nin meclise girmesiyle, halkın karşısında güven ortamı sorgulanmıştır. Bahçeli ile milliyetçi hareketi atağa geçirmek mümkün olmadığından, Kürt Milliyetçiliği’ne karşı Türk Milliyetçiliği gerekmektedir. Teraziyi dengede tutma adına bir taşla iki kişi vurulacak, siyasi dengeler yeniden yapılandırılacaktır.
* * *
Mümkün oldukça ayda bir Ankara’ya gider, siyasi havayı koklarım. Mesela, MHP’de iç hareket başlamadan önce, Ankara’ya gittiğimde; gerek TBMM’de, gerekse Ankara sokaklarında 1 Kasım seçimlerinde yine Ak Parti’nin gücünü ispat ederek sandıktan çıkacağını, MHP’nin ise ciddi darbe alarak, yeni lider arayışı içine gireceğini koklamıştım. Bu algıyı bana yansıtan Ankara sokaklarında; taksici, garson, esnaftı. Sokaktaki dili TBMM çatısı altındakiler de söylüyordu. Söylenenler oldu…
Geçtiğimiz hafta yine Ankara’daydım. Herkesin dilinde bir cümle vardı. ‘Haziran başı itibariyle Türkiye’de çok şey değişecek!’
Herkes değişim beklentisini, sanki tek bir ağızdan konuşuyormuş gibi dile getiriyordu.
Ortada yeni bir parti oluşumu yok!..
Darbe desen eskilerde olduğu gibi günümüzde bu mümkün değil gibi görünüyor!..
Peki!.. İnsanlar neyi bekliyor?
Değişim nereden ve nasıl gelişecek.
Bu düşüncelerle Antalya’ya döndüm. Antalya’ya geldiğimde Genel Kurmay Başkanlığı’nın yazılı açıklama yaptığını öğreniyorum. Açıklamada; darbe söylentilerinin doğru olmadığı ciddi bir dille anlatılıyor ve vatandaşların bu söylentileri ciddiye almaması dile getiriliyor.
Hala değişimle ilgili yanıt bulamıyorum.
Nasıl bir değişim diyorum kendi kendime…
Gazeteye geldiğimde ilk ziyaretçim Vatan Partisi İl Başkan Adayı Ahmet Özbay ve yönetime aday Ekin Akgün oluyor. Özbay, 3 Nisan Pazar günü il kongresi olduğunu, tek aday olarak kongreye gideceklerini, kongreye Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in katılacağını, kongre sonrası ise 4 Nisan Pazartesi günü Perinçek’in turizmcilerle bir araya gelerek özel bir toplantı yapacağını söyledi.
Ben de bu açıklamanın ardından, “Neden Vatan Partisi birden harekete geçti. Antalya’da varlığınızı hissetmiyorduk. Siz mi çağrıldınız genel merkeze adaylık için, yoksa kedi talebiniz mi?” diye bir soru yönelttim.
Bunun üzerine Özbay, genel merkezin talebi doğrultusunda il kongresi yaptıklarını dile getirdi. Ben de ‘zamanlama neden bugün?’ diye sorduğumda Özbay’ın yanıtı şu oldu:
“Partimizin üst düzey yöneticileri Rusya’ya davet edildi. Burada heyetimizin yaptığı görüşmede, bizim Antalya’dan başlamak üzere ‘GÜVENİLİR ANAHTAR ROL’ olmamız istendi.”
“Ne zaman gittiler?, Kimler gittiler?” diye sorduğumda “Aralık ayında gidildi, partimizin Genel Başkan Yardımcısı eski Korgeneral İsmail Hakkı Pekin önderliğinde gidildi. Gerisini bilmiyorum” diye yanıtladı.
Özbay ve beraberindekileri yolcu ettikten sonra, Rusya’da yapılan bu görüşmeyi araştırmaya başladım, araştırmaları teyit etmek adına bilgi sahibi olabileceğini düşündüğüm dostları aradım. Ortaya görüşme ile ilgili şu gerçekler çıktı.
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı eski Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, parti yöneticileri ve asker kökenli Soner Polat ve Yunus Soner, 23- 26 Aralık 2015 tarihinde önce Suriye ardından da Rusya’ya ziyaret gerçekleştiriyor. Rusya’da Vatan Partisi heyetini Devlet Başkanı Putin’in başkanlığını yaptığı Rusya Stratejik Araştırma Enstitüsü’nden heyet ağırlıyor. Burada yapılan görüşmede Türkiye üzerine yapılan planların bir parçası değerlendiriliyor ve Rusya heyeti gelişecek olaylara karşılık, Vatan Partisi Heyeti’ne Antalya’dan başlamak üzere Türkiye’de “GÜVENİLİR ANAHTAR ROL OLUN” talebinde bulunuyor.
Vatan Partisi’nin gücü nedir ki?, neyi etkileyecek? diye düşünebilirsiniz.
Aslına bakarsanız Rusya’nın Antalya hedefi başta olmak üzere, tüm Türkiye’ye çevrelemek amacıyla, her kesimden destek almaya çalıştığı ”GÜVENİLİR ANAHTAR ROL OLUN” cümlesiyle ortaya çıkıyor.
Vatan Partisi etkisi ise şu olur; sol cenahtaki başta CHP olmak üzere partilerin tabanını kaynatmak adına, sıkıntı yaratmak adına hareket sağlayabilir. Bu nedenle Vatan Partisi, Antalya’da güçlü olan solun tabanını etkilemek, kafa karıştırmak adına harekete geçmiş durumda. Hele hele Perinçek’in bugün gerçekleştireceği turizm toplantısının detayı da önemli…
Hepimiz biliriz; kimi zaman küçük görüp, bu ne yapar ki, ateş olsa cürüm kadar yer yakan zihniyetiyle baktığımızda çok şey kaybederiz. Bu nedenle paylaştıklarımı hafife almayın derim…
Hele hele Perinçek’in, partisinde Antalya’daki il kongresinde bebek katili Abdullah Öcalan ile birlikte çektirdiği fotoğrafları unutarak önce “HDP’yi meclise sokmak canlı bomba koymaktır” diye başlayıp, polise övgüler yağdırmasının ardından “Rusya en büyük ihracat ortağımızdır. Türkiye ekonomisi Asya’da soluk alıyor. Güvenlik alanında bu ülkeler ile işbirliği şarttır. Bu bölgelere giderek görüşmeler yaptık. Uçak olayı arkada kaldı. Türkiye’yi, Çin ve Rusya ekonomisi ayakta tutuyor. Cumhurbaşkanı, Rusya ile ilişkileri bir an önce kurmalıdır. Rus pilotunu havada vurmak bir cinayettir” diye konuşması aslına bakarsanız yazımın başından itibaren sizlere neler aktarmak istediğimi özetliyor.
İyi haftalar…
-------------
UNUTMA!
Harçlar için cebimizden 17 milyar çıktı
Vatandaşın cebinden geçen yıl pasaporttan tapuya, trafikten notere kadar tüm harçlar için yaklaşık 17,3 milyar lira çıktı. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) verilerinden derlenen bilgilere göre, kamu geçen yıl 17 milyar 303 milyon 266 bin liralık harç tahsilatı yapıldı. Bu rakam, 2014 yılında 14 milyar 806 milyon 475 bin lira olarak kaydedilmişti. Vatandaş, harç kalemleri içerisinde en yüklü ödemeyi tapu harçları için yaptı. 2015 yılında 1 milyon 289 bin 320 konutun satıldığı Türkiye'de yeni ev sahipleri, "tapu masrafı" olarak da adlandırılan bu ücret için kesenin ağzını açarak 9 milyar 577 milyon 653 bin lira ödedi. Trafik harçları için 755 milyon 709 bin lira, noter harçları için de 690 milyon 385 bin lira ödendi. Harç kalemleri arasında en düşük toplam ödeme 330 bin lira ile vergi yargısı harçları için yapılırken, gemi ve liman harçları ile imtiyazname, ruhsatname ve diploma harçları da ödeme tutarlarının en az olduğu diğer harç kalemleri oldu.
GÜNÜN SÖZÜ
Ay, geceye, yavaş olma konusunda ders verir; sıkıntının yavaş yavaş aşılacağını işaret eder ve şöyle der: Ey ham, aceleci kişi! Dama dayanan merdivenden basamak basamak çıkılır. Ey tencere yavaş yavaş, ustaca kayna! Delice kaynayan yemek, lezzetli olmaz. Sabır insanın en büyük gücüdür.
GÜNÜN FOTOĞRAFI
Yorumlar
Kalan Karakter: