Günümüzde herkesin mutluluk arayışı var. Mutluluk nerede? Nasıl bulunur, derken toplum olarak mutsuzlaşıyor muyuz? Gerçi Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı son araştırmaya göre Türkiye’nın yüzde 56’sı mutlu olduğunu ifade etmiş. Bu sonuç açıklandığında antidepresan kullanan ülkeler sıralamasında ilk sıralarda yer almamız aklıma geldi.
Kimileri mutluluğu ‘az eşya, az insan’ olarak değerlendiriyor. Bu konuyla ilgili okuduğum değerlendirme yazısını sizinle paylaşmak istedim. Bakalım siz katılacak mısınız ya da mutlu olmak için vazgeçebilecek misiniz?
“2015’i 1milyar 590 milyon kullanıcıyla kapatan Facebook’un patronu Mark Zuckerberg’in giysi dolabını paylaştığı bir fotoğrafı var. Sadece gri tişörtler ve onların üstüne giyilecek füme rengi kapişonlu sweat-shirtler. İnsanlar arası ilişkileri kökten değiştiren Mark söz konusu kendi giyimi olunca pek de fazla değişikliğe gitmiyor anlaşılan. Bunun için bir de sebebi var: Karar alma mekanizmamı önemsiz şeyler için kullanmak istemiyorum, diyor. Ayrıca vaktini işine ve yeni doğan bebeği Max’e ayırmak istiyor. Evet, Zuckerberg’in gerçekten çok parası var ve bu parayı kıyafetlere harcamıyor. Bu da onu paranın efendisi yapıyor.
Nasıl mı? Şöyle mesela... Haftada 5 gün, senede 50 hafta, sabah 9 akşam 7 bir yerde çalışıyorsun. Ay sonunda maaşın eline geçtiğinde işe giderken şık görüneceğin elbiseler alıyorsun. Arta kalan parayla da işe gidip geliyor, o ayı geçiriyorsun... İşte bu kölelik. Bunun bir de şu versiyonu var: Çocuğunla bir türlü yeterli vakit geçiremiyorsun, çünkü çalışman lazım, çünkü evi derli toplu tutman lazım, çünkü yemek yapman lazım. Çocuk seninle oynamak istedikçe ona oyuncak satın alıyorsun, ona oyuncak satın aldıkça daha çok çalışman gerekiyor, zamanın azalıyor. Ona oyuncak satın almasan, evin işlerini yapacak bir kadın tutsan o zaman çocuğunla oynayacak vaktin olacak, çocuklar oyuncak değil oyun isterler aslında. Daha az harcarsan daha çok vaktin olacak; net.
Renkli Rüyalar Oteli’nde Esra Baran şöyle yazıyor: “Bir ömre yetecek kadar borçlanmışlardı ve evlerinin dört duvarı dışında kıpırdayacak yerleri kalmamıştı. Bu küçük apartman dairesini mülk edinmek için doğmuşlardı, ömürleri artık ona adanmıştı. Boşanamazlar, işten ayrılamazlar içlerine düşen herhangi bir arzunun peşine düşemezlerdi. Üç oda bir salonun tapusu, yaşamanın yerini almıştı.”
Bunlar yeni düşünceler değil elbet. Chuck Palahniuk’un kült kitabı Dövüş Kulübü’nde Tylor Durden şöyle der: “Satın aldığın şeyler senin sahibin olurlar. Sen işin değilsin. Sen banka hesabındaki paraların toplamı değilsin. Kullandığın araba, cüzdanın değilsin.” Giysiler, oyuncaklar, kredisi ödensin diye içine hapis olunan evler.
Bir de bunun getirisi olarak çılgınca ikinci el satış mecraları doğuyor şimdilerde. Aldığı 10. Çantanın aslında pek de gerekli olmadığını fark eden hatun kişi evde o çantayı koyacak dolap bulamayınca internete koyuyor satış için. 5 liraya aldığını 3 liraya başkasına satıyor. Ne demişti Uruguay’ın eski devlet başkanı Jose Mujica: “Harcadığınız para değil, hayatınız”.
Geçenlerde yayınlanan Cornell Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma da tüketimin mutluluk getirmediğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, bir şey almaya para harcanması mutluluk getirmiyor. Çünkü insanlar eşyalara çok çabuk adapte oluyorlar. Oysa ki deneyimler ve ilişkilerin getirdiği mutluluk geçici olmadığı gibi zamanla artıyor.”
UNUTMA
Yargıtay kararıyla evli kadınlar artık bekarlık soyadını kullanacak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK), kararında 30 Eylül 2015'te yapılan değişiklikle evli kadının sadece bekârlık soyadını kullanabilmesinin yolu açıldı. Evli kadınlar, aile mahkemelerine dava açarak sadece kendi soyadlarını kullanabilecek. Daha önce mahkemeler vize verse bile Yargıtay, Medeni Kanun'u gerekçe göstererek evli kadınların sadece bekârlık soyadlarını kullanmalarına onay vermiyordu.GÜNÜN SÖZÜ
Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler. Wieslaw Brudzinski
GÜNÜN FOTOSU
Yorumlar
Kalan Karakter: