Doğmak hepimiz için, hatta tüm canlılar için bir başlangıçtır. Bence insanoğlu, yeni doğduğunda ruhsal anlamda yıllar boyu sürecek bir saflık ve temizlikle doğar. Yeni doğan insanın zihninde kötü olan hiçbir düşünce yoktur. Ön yargı yoktur. Hayata başlarken sayısız fırsat, seçenek ve olasılığa sahiptir.
Yaş aldıkça, yıllar geçtikçe her birimiz yavaş yavaş kirlenen zihinlere, değişmeyen yargılara sahip oluruz. Çocukken aklımıza gelen her şeyle ilgili soru sorabilme yeteneğini yavaş yavaş kaybederiz. "İçimizdeki çocuğu öldürmek" denilen şey, çocuk saflığımızı ve masumiyetimizi öldürmektir. Büyüme sürecinde sahip olduğumuz heyecanı, öğrendiklerimizi uygulama şevkini, öğrenme isteğini kaybederiz. Neden mi? Gereksiz şeyleri de öğrenmeye başlarız da ondan. Saflığımızı kaybetmeye başlarız. Yetişkin bireyler olduğumuzda kurduğumuz yaşam, birçok kişinin yaşamının aynısıdır. Düşünmeyi ve öğrenmeyi büyük ölçüde bırakırız. Ait olduğumuz toplumun değer yargıları ne ise iyi kötü, kuşkucu, sıkıntılı, ne varsa sorgulamaz, kabul eder ve uygularız. Yaşamsal ihtiyaçlarımızı giderir, yaşlanır ve ölürüz.
Bu yaşamı reddetmek mümkün mü? Kendi değer yargılarımızı öne çıkarmak mümkün mü? Bu yaşamı reddetmek ve kendi değer yargılarını öne çıkaran bir yaşamı tercih etmek, bireyin kendinde çok büyük bir fark yaratması demektir. Hadi şimdi çocukluğumuzun en erken dönemlerini düşünelim. O zaman hiç birimiz yalan söylemeyi, birbirimizin arkasından iş çevirmeyi, israfı, gereksiz lüks tüketimi bilmiyorduk değil mi? Moda hiç birimiz için önemli değildi. Şimdi tekrar o sade yaşama dönebilmek mümkün mü? Bunu yapabilmek yetişkin bir birey için cesaret ve irade isteyen davranıştır, bir devrimdir, hatta çevre yadırgar. Çünkü özellikle büyük şehirlerde yaşayan modern insan sadelikten ve kendinden oldukça uzak yaşamaktadır. Kendini günden güne yavaş yavaş öldürmektedir.
Yeniden doğmak tüm bu gidişatı değiştirebilmek cesaret ister. Bilgiyi anlayışımızı, hayata uygulamamız, eylemlerimizi buna göre düzenlememiz yeniden doğmak gibi olacaktır. Yeniden doğmak bir anlık bir olay değildir, bir süreçtir, sabır ister. Şuur boyutuna ulaşmamız demektir. Şuur boyutuna ulaşmamız, hem bu boyutta hem yüksek şuur boyutunda var olmamızdır. Elbette hepimizin ait olduğu bir şuur kademesi var. Yüksek bilinç ve sosyal zekayla yol alınır. Ancak insandan beklenen şuur çok daha yüksek bir şuurdur. Yaratıcı bizlerin kendi öz kimliğimizi bulup, onun gerektiği gibi yaşamamızı beklemektedir. Zaman kaybetmemeliyiz. Fakındalıkla başladığımız anda bu sürecin yoluna girmeliyiz. Kaybettiğimiz zamanı ve yitirdiğimiz yolu şimdi yeniden kazanmak için burada olduğumuzu anladığımız anda başlar süreç. Artık tek kerelik hayatımızda kaybedecek zamanımız yok. Bir an bile çok kıymetli. Şimdi yeniden doğma zamanıdır diyebilmeliyiz. Yeniden doğmak şuurda sıçramadır, zamanı yakalamak ve insani değerlere sahip olmaktır. Aslında hepimiz yaradılışı itibari ile en yüksek değerlere sahip olabilme kapasitesine sahibiz. Yüksek değerleri yakalayabilmek için, akıl, mantık ve şuurla bakabilmeliyiz. Bu yüksek değerleri kendinde var edebilmek, yükselmek, yeniden doğmak demektir. Kendimizi yüksek bilinçte bulmak, zorlu bir yol olsa da her birimize buna sahip olma şansı tanınmıştır.
Yaşarken yeniden doğmak için önce yaşarken ölmek gerekir.
Yani, yıllardan beri gelişimimize hizmet etmiş ancak artık bizi engeller hale gelmiş bir değerler sistemini terk etmeliyiz. Yeni ve daha üst bir değerler sistemine daha yüksek bir bilince, sevgi ve birlik gerçeğine yeniden doğmalıyız.
Gerçek bilgi ve ışığın gücü içimizde. Mutluluğu bulmak zor değil. İçimizdeki ışık ve yüksek bilinç kendimizi bulma mutluluğunu verecektir.
Sonsuz sevgilerimle…
Yorumlar
Kalan Karakter: