Üniversite sınavlarına hazırlanan lise son sınıf öğrencisi oğlum Ulaş ile bugünlerde tartışma halindeyiz. Benim hayallerim Paris iken, kendisi okula başladığı ilk günden itibaren 12 yılda değişen eğitim sisteminden söz ederek, köy üniversitesi hesapları yapıyor.
Eğitim sistemi nedeniyle kendini ‘kayıp nesil’ olarak tanımlayan oğlumun hayallerinin en alt seviyede olması bir anne olarak beni oldukça tedirgin ediyor.
Düşünüyorum da sen kalk 2000 yılında milenyum çocuğu olarak dünyaya gel, ardından da Türkiye’nin siyasetinin kökten değişim yaşadığı bir dönemde ilkokula başla!..
El yazısı öğrenerek başladığın okumaya yazmaya, şimdi düz yazı olarak devam et. O olmadı, bu oldu denilerek yap-boz tahtasına dönen eğitim sistemindeki daha değişikliği anlayacak yaşta değil bile derken, FETÖ denilen lanet terör örgütünün eline düşen senin yaşındaki çocukların ne öğrendiğini sorgulamaya başla.
Baktın, sorduğun sorulara Türkiye’de yanıt bulmak zor, önüne konulan TEOG’a hazırlan, didin, çalış. Hatta dershanelere git. Çünkü eğitim gördüğün okullar sana yetersiz gösterildiğinden, dershanelerden, özel hocalardan, etütlerden destek al.
Büyüdükçe utanmadan ‘neler oluyor?’ sorularına, soru ekle. Sınav sistemleri, kitaplar değişsin. Seçmeli ders zorunlu, zorunlu dersler seçmeli hale gelsin. Bir karmaşa, bir kargaşa…
Ortaokula giderken bana ‘Anne Türkiye’nin Milli Eğitim Bakanı Fettullah Gülen mi?’ sorusunu yöneltince, benim ilk kez cevabını bildiğim sorunun bilmekten utanmama neden ol.
Bu arada benim, dedenlerin, teyzenlerin ‘bu adam mühendis olacak’, ‘bu adam doktor olacak’ hayallerine karşılık olarak, ‘Bu ülkede mi? Nasıl olacak?’ diye yanıt vererek, hayallerimizin üzerine buz gibi soğuk duş almamıza neden ol.
12 yılın öyle kolay geçmediğini bilirken, sadece bu derdimi yaşıtlarının annelerine konuşup, hiçbir şey anlamıyormuşçasına, ‘oğlum aynı dili konuşmuyoruz, ne diyorsun sen?’ diye kaçış cümleleri kurarken, TEOG’un kaldırıldığı gün adeta geleceğine sahip çıkar gibi ‘Hadi biz kayıp nesiliz, eğitim sisteminin başkalarının eline verdiler, bizden sonra gelecek kardeşlerimizin de geleceğini yok ediyorsunuz’ diyerek, biz ebeveynlere ettiğin sistemi yutkunarak cevap verdiğimi bilme.
Şimdi ise, aralarında oğlumun da olduğu üniversite sınavına hazırlanan bu kayıp gençlik, gelecek kurabilmek için meslek tercihi yapmak istiyor. Ancak, hala ne sınavına gireceklerini, hangi bilgilerinin kendilerini başarıya götüreceğini bilmiyor, bilemiyor!..
Bizlerden, anne ve babalarından, ne olacağını bilmediği öğretmenlerinden yardım istiyor. Çünkü onlar belirsizliğe doğru ilerlemekten daha küçük yaşta doğru ile yanlışın sürekli değiştiği bir sistemde eğitim ve öğrenmeye çalıştı.
Eğitimde üzerlerinde deney yapılan bu kayıp nesil, önümüzdeki genel ve yerel seçimlerde ilk oylarını kullanacaklar. Bu gençlerin ilk sorguladıkları eğitim sisteminin neden devletimiz varken, başkalarının ellerine bırakılması olacak.
Sorularına yanıt bulamadıkları için 12 yıl boyunca yaşadıklarını ve yaşayamadıklarının cevabını net bir şekilde sandıkta verecekler. O zaman yanıt vermesi gereken biz anne ve babalar değil, sorumlular olacaktır.
Kalın sağlıcakla…