Uzun zamandır bekleniyordu, sonunda iki gün önce öğretmen atamaları yapıldı. 37 bin öğretmen, Türkiye’nin çeşitli illerine atandı. 300 binden fazla öğretmen, gelecek yıl yapılacak kurada şanslı olmayı dileyerek bekleyecek; ya da başka iş arayacak.
Öğretmen ne iş yapar? Dershanelerde ya da özel okullarda, düşük ücretle, çoğu zaman sigortasız çalışabilir.
Ya da öğretmenlik dışında bir mesleği deneyebilir.
Kafede garson olarak çalışan bir matematik öğretmeni tanıdım.
4 yıldır atanamadığı için çobanlık yapan Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni var.
Pazarcılık ve seyyar satıcılık yapan öğretmenlerin sayısı hiç de az değil.
Biraz şanslı (!) olanlar, polis oluyor; polis olanların kimi de şehit. Geçenlerde bir şehit annesi “ben oğlumu okuttum, öğretmen yaptım, ama devlet atamasını yapmayınca, gidip polis oldu” diye isyan etmişti, hatırlarsınız.
* * * * *
Ataması yapılan 37 bin öğretmene gelince… Öncelikle branşlara bakalım; tahmin edebileceğiniz gibi, aslan payı, her zaman olduğu gibi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi branşında. 3 bin 819 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni atanmış; Biyoloji, Kimya, Matematik, Fizik ve Felsefe alanlarındaki toplam atamadan daha fazla. Bu sayılar; hükümetin eğitim, bilim ve din konusundaki bakış açılarını net bir biçimde ortaya koyuyor.
Atamaların yüzde 67’si Doğu ve Güneydoğu’ya. Yani, atananların önemli bir bölümü, Güneydoğu’daki illerde çalışacak. Deyim yerindeyse ‘savaş’ın sürdüğü, doktorların bile teröristlerce öldürüldüğü il ve ilçelerde. Teröre rağmen o bölgeye gitmeyi kabul edenlerin sayısının ne olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
* * * * *
Gelelim en can alıcı soruya; öğretmenler neden atanmıyor? Devletin üniversitelerinde eğitim aldıktan sonra, neden öğretmen olarak çalışamıyorlar? Resmi rakamlara göre 120 binden fazla öğretmen açığı varken, neden sadece 37 bin öğretmen atanıyor?
Yanıtını, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı vermişti: “Nereye alacaksın yav. Nereye alacaksın? Maaşını nereden vereceksin, hangi sınıfa alacaksın?” Neymiş; devletin öğretmene verecek parası, çocukları okutacak dersliği yokmuş! Neymiş efendim; bunları yapabilecek parası yokmuş devletin! Yolsuzluk iddialarının Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığı; yandaşların köşe üstüne köşe döndüğü; örtülü ödeneğin ‘mirasyedi’ tavrıyla çarçur edildiği; ‘Saray’da saltanat sürüldüğü bu ülkede, “paramız yok” lafına kargalar bile güler!
* * * * *
Uluslararası değerlendirmelerde, Türkiye, OECD ülkeleri arasındaki sıralamada, sonlarda yer alıyor. Eğitim fakültelerindeki eğitimin kalitesi giderek düşüyorsa; pedagojik formasyon uygulaması sayesinde, 24 kredilik formasyon eğitimi alan Fen ve Edebiyat Fakültesi mezunları öğretmen oluyorsa; kadrolu öğretmenler yerine, keyfiyeti de barındıran yöntemle seçilen sözleşmeli ve ücretli öğretmenler ders veriyorsa; nüfus hızla artarken bütçeden eğitime ayrılan pay, Diyanet’in payındaki artışla karşılaştırılamıyorsa, eğitim karnemizdeki notlar daha da düşecek demektir.
Acı olan ne biliyor musunuz; bütün bu uygulamaların altında imzası olanlar da dahil, hepimizin ağzından düşürmediği cümle, “eğitim şart!”