“Bir kent merkezinde ticaretin zayıflaması, kent kültürünün zayıflaması demektir” demişti Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin. Şimdi de uyarıyor; Antalya kent merkezinde ticaretin durumu vahim. 2017 yılında yapılan anket, esnafın yüzde 80’inin gelirinin düştüğünü gösterirken; ekonomik veriler, durumun daha da kötüleşeceğinin sinyallerini veriyor.
Esnaf neden zorda?
Ekonomik belirsizlik ve terör, savaş gibi sorunlar nedeniyle Türkiye genelinde de görülen iç piyasadaki daralmadan…
Kaderini turizm sektörüne bağlamış Antalya’da, turist sayısı bir miktar artsa da, turizm gelirlerinin azalmasından… Gelen turistin önemli bir bölümünün, havaalanıyla otel arasında seyahat etmesi ve kent merkezine gitmemesinden… Kent merkezinin, gelen turisti çekebilecek yapıda olmamasından…
Her köşe başında açılan alışveriş merkezleri ve zincir marketlerin, esnafın çok daha altında fiyatlarla satış yapabilmesinden…
Esnafın kendini geliştirip yenilemeyi başaramayıp imitasyon (çakma) ürün satışıyla çıkış aramasından…
Çözüm çok boyutlu. Genel ekonomik yapıyla ilgili olanlar gibi, kentin yapısıyla doğrudan bağlantılı olanlar da var. Diyor ki Çetin; “Antalya’yı cadde cadde, sektör sektör inceleyerek bir reform planı yapmalıyız. Yerel yönetimler, bizler ve işletmeler de reform yapmak zorundayız. Her sokakta ulusal zincir market açma sevdasından vazgeçmeliyiz. Her caddeyi bir AVM gibi planlamalı ve tek elden yönetmeliyiz.”
Verilerin doğru ortaya konulması, doğru planlama ve merkezi yönetim… Son derece başarılı sonuçlar alınabilir. Yeter ki kentin aktörleri çözüm üretme amacında olup bir araya gelebilsin.
Tarımda yaşanan sorunların da kent ekonomisini derinden etkilediği söylüyor Çetin. Son derece haklı. Antalya’yı sadece bir ‘turizm kenti’ olarak düşünüp ana sektör olan tarım sektörünü yok saymanın bedelidir bu ne yazık ki.
Antalya’da tarım üretimi her yıl daha da azalıyor. Tarım alanları küçülüyor, maliyetler artıyor, tarım ürünleri ithalatı had safhada, pazarlama sıkıntısı, teknoloji ve bilgi yetersizliği… Sonuçta çiftçi üretimden vazgeçiyor.
Oysa, cari açığın ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğu böylesi bir dönemde, turizm ve tarım, bu cari açığı azaltabilecek iki ana sektör. Demek ki, ikisi de gerekli ilgi ve desteği hak ediyor.
Düşünelim… Nasıl oluyor da, Konya büyüklüğündeki Hollanda, dünyanın en büyük tarım ihracatçılarından. Hollanda yılda 8 milyar Euroluk çiçek ihracatı yaparken, Türkiye’nin en büyük çiçek üreticisi Antalya, bu rakamı hayal bile edemiyor?
Antalya gibi toprağı verimli bir kentte tarım sürekli kan kaybederken; İsrail çölün ortasında nasıl tarım mucizesi gerçekleştirebiliyor?
Bu soruların yanıtlarını zaten biliyoruz. Tarımsal desteklerin, tarımda bilgi ve teknolojiyi kullanmanın, kooperatifleşmenin, tarım alanlarını ve su kaynaklarını korumanın… öneminin farkındayız.
Ne demişti Cumhurbaşkanı; “Anadolu, dünyanın en kadim tarım ve hayvancılık coğrafyası olmasına rağmen, maalesef bugün her iki konuda da olmamız gereken yerin epeyce uzağındayız. Topraklarımız var ama, doğru planlama yaparak, yeterli teknik destek sağlayarak hakkıyla değerlendiremiyoruz.”
Yanlışları yönetim de biliyor ve sık sık dile getiriyor. Eee, haydi o zaman!
Yorumlar
Kalan Karakter: