Jeoloji bilgimizi bir gözden geçirelim…
Son derece hareketli bir gezegende yaşıyoruz. ‘Tektonik tabaka’ denilen ve suyun üzerinde yüzen buzlar gibi hiç durmadan hareket eden kara parçalarının üzerinde, bir o yana bir yana sürükleniyoruz. Tektonik tabakaların yan yana geldiği yerlere ‘fay hattı’ deniyor. Birbirlerini sürekli ittiren iki tabaka arasındaki enerji birikimi, fay hatlarının kırılmasına ve depremlerin oluşmasına neden oluyor. Bazı fay hatları, diğerlerinden daha büyük depremler üretiyor.
Anadolu, fay hatlarıyla dolu bir toprak parçası. Neredeyse tamamı, ciddi büyüklükte depremler üretebilecek yüzlerce fay hattı… Bu nedenle depremler, bizim hayatımızın vazgeçilmez acı verici gerçeği…
Yine de kendimizi şanslı kabul ederim. 9 şiddetinde depremlerle baş etmeye çalışan Çin’e; 3 tektonik tabakanın birleştiği yerde kurulmuş ve bu nedenle neredeyse her gün deprem yaşayan Japonya’ya; çok büyük depremler üreten fay hatlarının üzerindeki Kuzey ve Güney Amerika ülkelerine bakınca, böyle hissetmemek mümkün değil.
* * * * *
Bizim şansımız, bununla sınırlı da değil üstelik. Bakmayın siz, Çin’in depremleri önceden tespit edebilmek için hayvan davranışlarını incelemeye kadar varan çalışmalarına; Japonya’nın, en gelişmiş teknolojiyle yaptığı sallanıp sallanıp yıkılmayan binalarına; İran’ın, depremin etkilerinden kurtarmak için koca başkenti taşıma çabalarına; ABD’nin, yakında büyük bir deprem üreterek kırılacak San Andreas fay hattının yıkıcı etkilerine karşı binaları, yolları, köprüleri güçlendirmek için harcadığı milyonlarca dolara… Bizi böyle gereksiz emek ve masraftan kurtaracak akıllı ve dediğini yaptırabilecek güçte yöneticilerimiz var. Öylesine güçlüler ki, fay hatları bile boyun eğiyor önlerinde. Örnek mi istiyorsunuz, buyurun…
Bolu Dağı tünelleri, 7’nin üzerindeki şiddette depremler üreten Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde. Gelişime ve ilerlemeye düşman bazı kendini bilmezlerin, “aman yapmayın, çok can yitiririz” eleştirilerine, dönemin Bayındırlık Bakanı, “Orada insanoğlunun bilgisi dahilinde tüm tedbirler alındı; sonrası Cenabı Allahın takdiridir” diye yanıt verdi. Tünel yapma kararını gözden geçirmek yerine, işi Allah’a havale etmek ve hiç kimsenin buna itiraz etmemesini sağlamak; ne Japonların, ne Amerikalıların sahip olamayacağı güçte bir yönetim gerektirir.
* * * * *
Sadece hükümetler değil, yerel yönetimler de akıllı, becerikli ve güçlü yöneticilerle doludur ülkemizde. Bakın örneklerine…
1999 Marmara depreminde en büyük hasarı alan ve binlerce insanın hayatını kaybettiği Adapazarı Akyazı’da fay hattının yeri, Belediye Meclisi kararıyla değiştirilerek, fay hattının üzerine bina yapılmasına izin verildi.
Yine deprem bölgesi olan Adana’da Belediye Meclisi, konut yapılabilmesi için, fay hattını bir kilometre öteye tayin etti.
Her an büyük bir deprem beklenen Marmara Denizi kıyısındaki Pendik’te, Belediye, fay hattı üzerinde yapılması planlanan bir akaryakıt istasyonu için, haritalardan fay hattını sildirdi. Bunu bizden başka kimse akıl edemezdi; yerini değiştirmekle uğraşacağına, fay hattını sil gitsin! Nitekim Kartal Belediyesi de öyle yaptı; fay hatlarını “silip” bölgeyi imara açtı.
* * * * *
Gördüğünüz gibi depremle boğuşan ülkelerin yöneticilerinin, bizimkilerden öğrenecekleri çok şey var. Fay hattının yerini değiştirmek, haritadan silmek gibi yöntemleri bir yana bırakın, fay hattının dibine nükleer santral yapacağımızı duysalar, işi gücü bırakıp bizim becerikli yöneticilerimizden ders almak için sıraya girerler. Biz de onlara, ‘takdir-i ilahi’nin ne demek olduğunu öğretiriz; tabi ‘takdir-i ilahi’ diye diye, depremlerde, trafik ve iş kazalarında yitirdiğimiz insan sayısını gizleyerek…