Cumhuriyet Meydanı yanında; daracık alan ve tramvay yolu üzerinde kutlamalar yapmak Antalya’ya hiç yakışmıyor.
Hem protokol hem de geçit yeri bir bayram kutlamalarında çok biçimsiz bir şekilde idi.
Alan darlığı halkımızın toplu halde izlemesine en büyük engel!
Antalyalı idareciler; her nedense bir yenilik yapıp da şöyle halkın rahatlıkla izleyebileceği bir “tören alanı” yapmamışlar.
Romalıların yaptığı arenalarda, stadyumlar hâlâ bugün bile kullanılabiliyor.
Bizler de; deve güreşi, boğa güreşi en ilkel şekilde yapılır. Düz bir arazi, hiçbir güvenlik tedbiri almadan etrafında toplanan yüzlerce insan.
Hayvanlar kaçışırken; insanlar da onlarla beraber sağa sola kaçmaya çalışırlar.
Her türlü ıvır zıvır yatırım yapan resmi-gayri resmi kurumlar; oraya bir stat bir arenavari izleme yeri yapmayı akıl edemezler.
ANTALYA'DA BAYRAM
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI’nı nasıl izlerim diye düşündüm ve kendime havuzun duvarları üzerinde bir yer bulabildim.
Solum havuz, sağım da 2 metre derinlik var.
Onlarca yerli yabancı insan, aileler rastgele bayram izliyorlardı.
FOTOĞRAF çekerken “engelli” bir vatandaşımızın bayramı izlemek için verdiği çaba gözüme takıldı!
Bir o tarafa gidiyor, bir bu tarafa gidiyor ya da önündeki insan duvarından bir boşluk bulup izlemek istiyor; ama bulamıyor.
Kimse onun bu çabasının farkın da değil!
O da Cumhuriyet Bayramı’nı izlemek istiyor ama ne çare!
Başını uzatıp biraz olsun görebilmek için yanaşıyor!
Sonra üzüntüyle geri dönüp gidiyor.
…
Bayramlar bayramlar gibi kutlanabilmeli.
Derme çatma bayram kutlamaları ne zaman bitecek?
Ve böyle bayramlar da lütfen engelli vatandaşlarımıza da yer verin.
Dışlamayın onları; bu kutlamaları izleme mutluluğundan!
:::::
KALEİÇİ AYNI TAS
AYNI HAMAM!
Akşam üstü dönüşte bir esnaf arkadaş (Sizin sokakta işler nasıl?) diye sorunca ben de ona:
“Aynı tas, aynı hamam!” diye cevap verdim.
Yani Kaleiçi’nde günler aynı geçiyor.
Turist var mı var ama alış veriş yapan turist maalesef çok az.
Kaleiçi kendini turizm de bir “marka” yapamadı gitti maalesef?
Ne Bakanlık, ne Belediyelerimiz ve ne de turistik otellerimiz ve seyahat acentelerimiz; ellerini KALEİÇİ taşının altına sokmuyorlar; kaldırmak için!
Hepsi evet hepsi “armut piş ağzıma düş” diye bekliyorlar!
Hiçbir çaba, hiçbir gayret yok!
Yıllar geçti, geçiyor Kaleiçi aynı Kaleiçi!
Birkaç ev restore oldu (sanki) ama öteki taraftan onlarca virane ve çöp evlerle dolu gören yok!
Tarihi duvarlar; “grafiti” sanatçılara, sokaklar; biracılara, duvar dipleri çöplere ve kedicilerin attıkları at eti mamalara yarıyor.
Zabıtalar dolaşıyor, benim resimleri toplama çalışıyorlar nedense!
Otelci sokağı kapatmış, masa sandalye doldurmuş gören yok! Karşı kaldırımı da saksılarla parsellemiş. Karışan yok!
Yüksek sesli müzik Kaleiçi’nde turist bırakmıyor, kaçırıyor.
Ve bunlar oluyor ve olup biteni biz de duyuruyoruz ama netice değişmiyor!
Gazetemizi okuyanlar;
İyi güzel yazıyorsun ama okuyorlar mı acaba? Okuyorlarsa gereğini de yapıyorlar mı?
Diye bana soruyorlar!
Ben de okuyorlar; zamanı gelince gerekeni yaparlar diyorum.
Yalan söylüyorum ve biliyorum ki;
“Kaleiçi aynı tas aynı hamam” bilinçsiz değişimler yaşıyor o kadar!
Yorumlar
Kalan Karakter: