Antalya’da havalar gerçekten soğudu; üşüyoruz.
Isınanlar ısınıyor bir şekilde ama Kaleiçi’nde ısınmasını bilmeyenler de var!
Amerikan filmlerinden mi özendiler bilmiyorum; bizimkiler de sokaklarda fıçı içinde “ateş” yakıyorlar
Ne var bunda! diyerek normal karşılayan bayana; Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın Kaleiçi’nde yaptığı toplantıda bir çok kimse karşı geldi!
Ve Başkan da uygun bir dille sokakta ateş yakmanın doğuracağı tehlikeyi o bayana anlattı.
Umarım anlamıştır!
Benim gibi uzun zamandır Kaleiçi’nde yaşayanlar; istemeseler de cayır cayır yanan Kaleiçi evlerini mutlaka görmüşlerdir.
Alt katları taştan da olsa; üst katlar tamamen ağaçtan olduğundan yanmaya çok müsaitler!
Antalya sıcaklarında iyice kuruyan bu ağaçların hepsi sanki bir gazete kâğıdı gibi olmuşlar! Bir kıvılcım yeterli tutuşması için!
YASAK DEMEK ŞART MI?
İnsanlarımız o kadar genişlemişler ki; bizim Anadolu da “galesiz” dediklerinden olmuşlar.
Sokakta ateş yakıyor, sahilde mangal, ormanda ateş; tarihi eserlere ve ağaçların üzerine ve de heykeller üzerine de isimlerini yazıyorlar.
Otobüste, dolmuşta, tramvayda ellerindeki cep telefonuyla dakikalarca konuşuyorlar!
Bir kişinin “özel” sohbetini; civarındaki insanlarda zorla dinlemek zorunda kalıyorlar!
Sigara izmaritleri, çekirdek kabukları, cips, dondurma ambalajları “çöp kutusu yok ki!” diyerek rastgele yollara atıyorlar!
Kaleiçi’nde fıçılarda yangın çıkabileceğini bile bile ateş yakıyorlar!
Kaleiçi’nde yüksek sesle radyo açanlar; “ezan” okunurken bile seslerini azaltmıyorlar!
Hıdırlık Sokak en güzel bir “çiçekli sokak” oldu.
Ama ordan geçen bazı kendini bilmezler; çiçekleri, meyveleri keyiflerince koparıp yerlere atıyorlar!
Bazı hanımefendiler (!) de hoşlarına giden fideleri söküp çantalarına koyuveriyorlar!
BEN YASAK DEMİYORUM!
Buralar sizlerin de bahçesidir. Herkes bir çiçek koparsa buradaki şu güzellik kayıp olur.
Ben size bir sanatçı olarak; burada yaşayan bir vatandaş olarak söylüyorum.
Ama Yasak olduğunu siz bilin; yeter diyorum içimden!
ŞU KORELİ TURİSTLER
Her mevsim de ve de hemen hemen hergün Antalya Kaleiçi’ni mutlaka gruplar halinde üşenmeden gezen turistlerimizdir.
Yemezler, içmezler, alışveriş yapmazlar, konuşmazlar, hep yürürler hiç durmazlar. Sizi görürse belki tebessüm edebilirler.
Selfi fotoğraf çekmek için durularsa dururlar ve hemen koşarak gruplarına katılırlar.
Önlerindeki rehberin elinde tuttuğu antene; bazen bayrak, bazen de maskot asar. Onlar da kayıp olmadan peşinden giderler.
Benden binde bir kişi durup da suluboya resim almıştır.
Hep içimden dua ederim:
“Allah’ım şu Koreliler bir de alışveriş yapsa da bizler de görsek” derim.
Bazen bomboş kalan Kaleiçi sokaklarında; onları görünce moralim düzelir.
“Kaleiçi’nde gezen turist var” der sevinirim.
JİLETLİ TELLER KALEİÇİ’NE HİÇ YAKIŞMIYOR!
Sanki Suriye sınırı; belki orada bile yoktur ama bizim Kaleiçi’nde bazı ev ve işyerlerinin duvarlarında “güvenlik” amaçlı bu tellerden koymaya başladılar!
“Kaleiçi’nin tarihi dokusuna bence yakışmıyor” diyor birçok kişi!
Bence de öyle!
Başka bir formül bulmak gerekiyor galiba!
Yorumlar
Kalan Karakter: