“HARLEM, ABD kenti New York’un bir bölümü olup, çoğunlukla zencilerin yaşadığı suç oranı yüksek bir bölgedir.”
Ben Harlem’i bilmem ama yıllardır izlediğimiz Amerikan yapımı filmlerde hep görmüşümdür.
Sokakta, köprü altlarında ağzı açık benzin varillerinde yakılan ateşler vardır çoğu sahnelerde!
Ben genellikle akşam ezanında atölyemi kapatıp evimin yolunu tutuyorum. Ama tüm gününü Kaleiçi’ndeki iş yerinde veya evinde geçiren tanıdıklarım var.
DİYORLAR Kİ
1. Havaların soğumasıyla birçok ev ve iş yerinde ısınmak için sobalar yakılmaktadır. Fakat buralarda yakılanlar normal odun ve kömür cinsi şeyler olmadığından ve genellikle; atık kâğıt, poşet vs yaktıklarından çevreye çok “pis ve ağır” bir duman kokusu yayılmaktadır.
Bu da orada mukim olanları rahatsız etmektedir.
2. Bar ve meyhane türü olan yerlerin; sokaklarında veya bahçelerinde; ağzı açık teneke, varil gibi şeyler içinde ısınmak için “ateş” yakılmaktadır.
Bu yakılan ateşler; Kaleiçi’nde bir YANGIN FAİCASINA SEBEP OLABİLİR!
….
Bu iki konu birbirine çok bağlı konular.
Hangi belediyemiz sorumluluk alıp; burada yakılan şeylerin cinsi ile ilgili bir araştırma yapar bilemiyorum.
Bakanlık mı?
Hangisi böyle bir olayı vazife edinebilir ki?
“Kim ne yakarsa yaksın, duman tabi biraz kokar. Ne var bunda rahatsız olacak?”şeklinde konuştuklarını duyar gibi oluyorum.
…
KALEİÇİ İTFAİYESİ
Onlarda yangın olursa vazifelerini yapmaktan çekinmeyen kimseler.
İdari konularla uğraşmayı sevmiyorlar!
Esnafın “YANGIN HİDRANTLARI” ile dükkânlarının önünü yıkadıklarını, parkçıların çiçekleri suladıklarını; duyuyorlar ve görüyorlar ama onlara karşı bir tedbirleri yok!
CEZA
Bir yangın anında ilk müdahalenin yapıldığı bu hidrantlar; eğer çalışmazlar ve su gelmezse neler neler olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Bu sorumluluğu kim alabilir ki?
VALİLİK
Evet, sanırım ancak bu tür önemli devlet mallarını özel amaçla kullanan ve onlara zarar verebilecek kimselere “ağır para ve iş yeri kapatma cezası” verebilir!
Eğer onlar da bu konuda ilgilenmezse; Kaleiçi bitmiştir artık.
ÖZEL GÜVENLİKÇİLER KAYIP OLDU
Valilikçe alınan kararlar nedeniyle; giriş çıkışlara saat sınırlaması getirilmişti ya!
Herkes otosuyla gezmek için bile olsa giremeyecekti ya!
Yüksek sesle müzik yayınları gece 24’de bitecekti ya!
Hurdacı, boyacı, simitçi dolaşmayacaktı ya!
…
Bu kararlara ilave olarak onlarca “özel güvenlikçi” Kaleiçi’nde göreve getirilmişti ya!
Onlar getirilmişti ama ne yapacaklarını; görevlerini bile bilemiyorlardı.
Bir fırın önünde oturup sonra hoop 5-6 “grup” halinde; sigara içerek, çekirdek yiyerek dolaşıyorlardı!
O küçük portakalları koparan sivile:
“Siz bari bunu yapmayın” deyince yanındaki bana:
“Sizin güvenliğinizi sağlıyoruz. Yesek n’olur” demişti!
…
İşte bu düşüncede be bu kafada görev yapan insanlar; geldikleri gibi gidiyorlar.
Varlıkları belli olmadığı gibi; yoklukları bile belli olmuyor, maalesef!
MOBESES ÜSSÜ OLDUK
Yine Valilik destekli Kaleiçi önlemlerine ek olarak; bir çok sokaklara “rastgele” altyapısız MOBESE KAMERALAR konulmaya başlandı.
Hele hele Hıdırlık Kulesi’nin oraya bir MÖBESE kamera direği dikmişler ki; boyu en az 20 m var!
O güzelim deniz manzarasını öldüren bir direk ve üzerinde birçok cins kameralar var!
Ve hâlâ orada duruyor!
…
Anlamıyorum!
Sık sık MOBESE KAMERALARI VE DİREKLERİ NEDEN KALEİÇİ’NE KONULUYOR?
Zaten özel kameralarla her yer dolup taşıyor.
Bunlar neyin nesi?
BENCE İSRAF! Yani boşa harcanan para!
…
Geçen senelerde de daracık sokaklara; ikişer ikişer “elektronik duba-babalar” konulmuştu!
Ne için dikilmişlerdi ve ne işe yarayacaklardı?
Senede kaç kez kullanılabilecekti?
Zaten hepsi “sıfır” yerle bir durumda!
Faydası?
“Hiç”.
Yorumlar
Kalan Karakter: