Yıllardır unutulan, zaman zaman sadece uzayan çalı ve çırpıları budanan bir Kesik Minare’miz vardı!
İçerisine girilemez, sadece dışarıdaki iki metre boyundaki demirler arasından görmek mümkün olurdu.
Tarihi bilgiler giriş kapısındaki panoda yazılı olsa da kimse ne okur, ne anlardı.
Restore edilmesi için bazen basında bir takım söylentiler çıkardı ama ne Bakanlık ve ne de diğer yetkili yerlerden bir açıklama yapılmazdı!
ÇOOOK BAKANLAR GÖRDÜ
Diye yazdım ama yanlış oldu galiba! Ne Kaleiçi ve ne de Yivli Minare kendisini ziyaret eden öyle “çook” Bakanlar görmedi; bundan eminim!
Eğer Kaleiçi’ni Bakan gibi bir Bakan görseydi; buranın restoresi veya Kaleiçi evlerinin tamir ve tadilatı çoktan yapılır ve biterdi!
Gelen Bakanlar; akşam yemeğine tanıdıkları yerlerde yer ve hemen dönerlerdi!
BİR MENDERES = ON BAKAN
Antalyalı olan Menderes Türel; gerek Kaleiçi ve gerekse tüm Antalya için “kısa zamanda çok büyük yatırımlar” yaparak hizmet yarışında adı “gelip giden” Bakanların önüne geçti.
Kutlamamız gerek kendisini.
ZAMAN GEÇİYOR
Güzelim memleketimizde o kadar çok tarihi ve doğal güzelliklerimiz var ki; hepsi “kör bürokrasi” yüzünden bir türlü ele alınıp da halkın hizmetine açılamıyor!
KESİK MİNARE
Öyle ya da böyle restore yapılacak deniyordu. Kimse de inanmıyordu ama bir de baktık ki çok ‘ciddi’ bir restore çalışmaları “aniden” başlayıverdi.
O kadar aniden oldu ki; gözlerimize inanamadık.
Biz Restorasyon içerde başlayacak derken; dışarıdaki çalışmalara gözümüz takıldı!
Bu nasıl bir restorasyon ki; çevresine yapılan “saç duvar” sanki ”Çin Seddi” gibi yüksek mi yüksek yapılıyordu!
KOMPLO TEORİSİ ÜRETİLİYOR
Kaleiçi’nin tarihi devirleri çook eskilere dayandığından ve üzerinden birçok devletler gelip geçtiğinden ve buranın ayrıca stratejik bir önemi olduğundan; zengin bir bölge idi!
Bu zenginlik yapılan ticaretlerle iyice artmış ve Kaleiçi adeta zenginlerin “tatil köyü” olmuştu.
EEE!
Diyorlar ki; Kaleiçi’nde birçok tarihi yerler olduğuna göre buradaki zenginlerin de hazinelerini sakladıkları bazı yerler vardır!
Kesik Minare de daha önce “kilise” olarak kullanıldığından; insanlar mutlaka paralarını buradaki “papazlar”a saklamaları için vermişlerdir.
Onlar da kilisenin altındaki mahzenlerdeki bunları saklamışlardır.
HAZİNE NEREDE?
Saklanılan hazineler varsa mutlaka oralarda bir yerdedir. Bizler göremiyoruz ama “UYDU ÇAĞI” gibi bir zamanda; gökyüzünden bakanlar yerin yedi kat altında ne var ne yok görebiliyorlar artık!
Onlar baktılar ve gördüler ki; burada büyük bir miktarda hazine var!
“Kaçak” kazamayacaklarına göre “restore” yapıyormuş gibi davranarak; hazineye ulaşmaları gerek!
YA BİR GÖREN OLURSA?
Onun için de duvarları mümkün olduğunca yüksek yapıldı mı; bu iş tamam!
BÜTÜN BUNLAR “KOMPLO TEORİSİ”
Evet, bunlar konuştuğum bazı esnaflarla beraber benim TV dizilerinden izlediğim konulardan esinlenerek uydurduğumuz hikâyeler!
GERÇEK DEĞİL
Gerçek değilse; neden? Türkiye’nin ve Dünyanın hiçbir yerinde yapılmayan bir dış koruma duvarı yapılıyor, insan merak ediyor!
::::
“B O B O “
“Bobo” bir sokak köpeğinin adıdır ama aslında o bir sokak köpeği değildir.
Sahipleri Almanya’ya dönünce; o burada kalmış ve yıllardır sadakatle ona ilk sahip çıkan evin kapısının önünden ayrılmamıştır.
Senede bir gelen sahiplerini özlemle bekler ve o zaman onlara ait bahçeye girip orada yatıp kalkar.
VETERİNER
“Bobo” seven komşuları onu aç bırakmaz. Bizim sokağın (Hıdırlık Sokak) maskotudur. Asil bir köpektir. Karnı tok olunca; atölyemin köşesindeki sokak köşesinde sessizce uyuklar.
Bazı gençler “cesaret” göstergesi olarak onu kızdırsa da o sadece “havlar” geçer. Hiçbir kimseyi ısırmamıştır. Çocuklar da Bobo’yu çok sever.
Sokaklarda yatıp kalktığından kirlenip ve kenelenebiliyor.
Bir Sokak sakini bayan; özel bir veteriner ekibin çağırtarak Bobo’yu kaşındıran kenelerden kurtulmasını sağladı.
Bizim Hıdırlık Sokak’tan geçerken eğer BOBO’yu görürseniz; sakın korkmayın. Adını söyleyin yeter!
Size mutlaka sevgiyle bakacaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: