Kaleiçi’nde; değil aylardır, yıllardır restore edilip turizme kazandırılmasını bekleyen tarihi birkaç yapı vardı.
Bunlar:
1- Kesik Minare
2- Hıdırlık Kulesi
Hıdırlık Kulesi’nin sonunda restore edilmeye başlandığını gördük. Ve fazla uzatılmadan da bitişine de şahit olduk.
Sonra?
FİLM Mİ KOPTU?
Bizim gençliğimizdeki sinemalarda film birden kopar ve sahne bembeyaz olurdu!
“Makiniiist” nidalarıyla salon çınlardı.
Bir müddet sonra kopan film yapıştırılırdı ve sahne devam ederdi!
SANKİ ÖYLE
Restore edilmesinin ardından aylar ve hatta yıllar geçerken; Hıdırlık Kulesi sanki hiç restore edilmemiş gibi öyle “atıl” vaziyette durması görenleri şaşırtmaktadır.
BAKAN KİM?
Kültür ve Turizm Bakanlığı mı, Büyükşehir Belediyesi mi ya da Antalya Müzesi mi hangi kurum bakıyorsa; bu güzel tarihi eseri lütfen artık biran önce turizme kazandırsınlar.
İnsanlar gezip görecekleri yeni yerler arıyorlar.
Hatta iyi bir reklamla tanıtılırsa; Antalya ve Kaleiçi’nin turizmden kazancı çok olur sanırım.
YA KESİK MİNARE?
Burasını bizler ve turistler; dışarıdaki demir parmaklıklar arasından ancak fotoğrafını çekebiliyorduk.
Kaleiçi’ne “dev saksılar” dikme yarışında burası da nasibini aldı ve çevresine içinde dev gibi sarmaşıkların olduğu koca koca saksılar konuldu.
Hesapçı Sokak üzerinde olduğundan en çok gezilip görülmek istenen bu tarihi yer için de bir restore kararı sonunda çıkarıldı.
Önce bir anket rivayeti çıktı!
“Cami ibadete açılsın mı, açılmasın mı?” diyerek!
“Etrafta yeteri kadar cami zaten var! Ne gereği var ki?”
“Cami açılırsa, kilisenin de ibadete açılması gerekmez mi?”
“Cami açılsın, müze olsun”
Buna benzer yorumlar konuşuldu durdu Kaleiçi esnafınca!
BİR GÜN
Baktık ki; tahta ve demirden iskeleler kurulmaya başlanıldı. “Tamam” dedik “başlanıldı!”
Meğer daha başlanılmamış!
Yaklaşık bir aydır; Kesik minarenin içinde ve dışında sanki “dev” bir inşaat görüntüsü veren çalışmalar yapılıyor!
İçine demir raylardan yapılan bir iskele yanında bir de minarenin boyunda vinç konuldu.
Şimdi de etrafı 5-10 m yükseklikteki “saç levhalar” ile kapatılmaya başlanıldı!
Ne garip bir restore şeklidir ki; içeriden dışarısı, dışarıdan içerisi hiçbir şekilde görülmeyecek?
Neden?
Ben anlamadım!
Bakıyoruz ve bekliyoruz ki; şu restore bir an önce bitiversin!
VAKIF GİBİ OLMASIN
“Güzel Sanatlar Galerisi” olarak bilinen bu yeri kapatıp; “Mevlevihane” açacağız diye restore ettiren VAKIFLAR (!) HER NEDENSE KAÇ SENEDİR BU RESTORASYONU BİTİREMEDİ, GİTTİ!
Turizm açısından “devamlı” kapalı duran ve bitmeyen bir inşaattan ne fayda olabilir ki?
Zaman geçiyor!
Turizmi öyle ya da böyle bitirmek isteyenler çıkıyor!
:::: :::
OTOPARK VE KALEİÇİ
Cazibe merkezi olan ve gittikçe ilgi gören Kaleiçi Sokakları; şu son dönemde Valilik ve Belediyelerce alınan kararla otopark yönünden biraz nefes aldı!
Ama nereye kadar?
Otolarıyla Kaleiçi’ne kadar gelip; giremeden dönen o kadar vatandaş var ki. Civardaki otoparklar zaten küçük.
Tur otobüsleriyle gelenler; Cumhuriyet Meydanındaki otoparka bile sığmamaktadır.
BİR TRAFİK POLİSİMİZ
Çevreyi ve Kaleiçi’ni tanıyan bir duyarlı trafik polisimiz;
“Keşke yıkılan stadyumun yerine yapılan otoparktaki park yapacak “oto sayısı” 200 değil de daha fazla olsaydı.
Hem Kaleiçi, hem de o civardaki vatandaşlarınkini oto park sorununu çözülmüş olurdu. Hatta Cumhuriyet Meydanına sığmayan tur otobüsleri bile buraya park edebilirdi!
Böyle güzel düşünceleri olan bu trafik polisimize “teşekkür” ediyoruz.
:::: ::::
BİZİM TURİST
Benden kartpostal alırken tanıştığım bu gence; “Nereden gelip nereye gidiyorsun?” diye sordum.
“Japonca çevirmenim. Tarihi ve doğayı çok seviyorum. Fethiye Ölüdeniz’den “LİKYA YOLU”nu takip ederek Antalya’ya kadar geldim.” dedi ve beni kendine hayran bıraktı!
Gençlerimizin bu tür kültürel uğraşılarla yaşaması ne kadar güzel bir şey değil mi?
Yorumlar
Kalan Karakter: