Valla ‘demedi’ demeyin; eğer Kaleiçi’ni tarihi şekliyle seviyorsanız bu gidişle yakında sizler de tanıyamaz olacaksınız buraları!
Venedik tarihini fazla bilmem ama üzerinden asırlar geçmesine rağmen fiziki güzelliğinden ve tarihi zenginliğinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Tamam, biz Venedik değiliz ama hiç olmazsa tarihi ve doğal güzelliklerimize sahip çıkalım. Onları bir şekilde yaşatalım.
Kendi haline bırakıp; yağmurdan, rüzgârdan yıkılmasını beklemeyelim. “Tinerciler yaktı” dedirtip oraları “otopark” yapmayalım.
Birkaç tane sözde “Kaleiçi’nde doğanlar, sevenler ve dernekleri” var; ne yaparlar bilemedim senelerdir.
Yanan, yıkılan şu Kaleiçi için hiçbir çabaları yok ki; “yapmayın etmeyin” desinler.
Ancak sokak sokak gezip; önde çok bilmiş birisi “Aaa burası halamın eviydi..burası ebemin eviydi” gibi hayıflanmaları bilirler.
Sonra gidip üzerine bir de piknik yaparlar.
KİM KURTARACAK KALEİÇİ’Nİ?
Hep soruyorum bunu? Ama cevap veren çıkmıyor.
Hani denizde birisi boğulurken; yüzme bilmeyen bir dostu da onu kurtarmaya çalışır ve netice de ikisi de mevta olur ya; işte durum aynen böyle!
Boğulan: KALEİÇİ
Kurtaran: BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ VE MURATPAŞA BELEDİYESİ
Kaleiçi’ni kurtarıyoruz diyorlar; her yere saksılar, trafolar, kutular, kameralar, direkler, dubalar, babalar dikiyorlar.
“Yarışma” dediler; Hıdırlık Sokak oldu “SAKSILAR SOKAK”!
Halkın hoşuna gidiyor dediler; sokak sayısını artırdılar ve her yere “KOCA KUTULU SAKSILAR” koydular! Ve hâlâ da koyuyorlar.
ÜÇKAPILAR
Göremedim ama oradan bir esnaf arkadaş aradı; “ Burayı saksılarla doldurdular. Bu nasıl iş? Bizce burada maksat çiçekler değil “rant” var! dedi!
“Gerçekten de haddinden fazla saksı ve çiçeklerle dolduruluyor Kaleiçi! Onların sulanması ve sulama elemanları Belediyelere ayrı bir yük getirmiyor mu” deniliyor!
Ayak basacak yer kalmadı zaten!
Bazı yerlerde; Paşa Camii Sokak’ta bir otelin lokantası saksılarla adeta yolun kenarlarını kendi masa ve sandalyelerine parsellemişler.
Otolar park etmesin diye duvar dipleri çirkin çirkin çalılarla dolu saksılarla işgal ediliyor!
Bazı iş yerleri de dükkân önleri kapandı diyerek saksıların yerlerini değiştiriyor!
Yazarımız Metin Özdoğan; “pes etme, gitme” diyor ama ben ne yapayım? Yapılanları görünce çok üzülüyorum.
Hıdırlık Sokak’tan Kesik minareye çıkan Camii Sokak; seraya çevriliyor!
Duvarlar tamamen saksılarla kapatıldı.
Yetmedi sokağın sağı solu iki metrelik saksılarla dolduruluyor. Ev, dükkan demeden her yere koyuyorlar.
YANILIYORSUNUZ
Kaleiçi denilince akla buranın tarihi bir “Eskişehir” (oldcity) geliyor.
“Yenişehir” gelmiyor!
Siz yaptığınız bu tür “ucuz” ekşınlarla turistleri daha çok kaçırırsınız.
Onlar burada eski Antalya evlerini, bahçelerini, sokaklarını, yaşamlarını ve diğer tarihi yapıları görmek amacıyla geliyorlar!
Ama geliyorlar ki; “Old city” denilen yerde birkaç tane bile “old house” yok!
Giden gidiyor ve bir daha da gelmeme gerek yok diyorlar.
Çünkü sizler; ilgisiz yetkililer (Bakanlıklar, Belediyeler, Dernekler, Müzeler) adeta turistin kaçmasına olanak sağlıyorsunuz.
Pes doğrusu!
::::::::
YABANCI DİL BİLMEYEN POLİS
Tamam, bu sene işler biraz kesat gidiyor; fazla turist yok ama yinede var!
Turistler gezerken bazen bilgi almak için; gördükleri “polis” veya “zabıta” gibi resmi kıyafetli kişilerden yardım isteyebiliyor!
Turist sorduğuna bin pişman oluyor. Tarzanca bir konuşma ya da bir “yabancı dil” bilen esnaftan yardım isteniyor!
Veya polisiye bir olay oluyor!
Polis Türkçe soruyor:
“Anlat bakalım olay nasıl oldu?” diye?
Ve
Çözüm yabancı dil bilen esnafın çat pat tercümesiyle çözülmeye çalışılıyor!
“Eskiden turizm polisi vardı” diyorlar.
Ama şimdi yok!
“Tercüman bile yok ki çağrılınca gelsin!” diyor bazı esnaf arkadaşımız.
Bu ayıptan kurtulmak için Kaleiçi ve merkezde görev yapan polislerimizin pratik bir dil öğrenmesinde ve bilmesinde fayda var!
Yorumlar
Kalan Karakter: