Osmanlıcanın yabancı bir “dil” olmadığını; Osmanlı imparatorluğu zamanında “Arap” harfleriyle yazılıp, Türkçe okunabilen bir “yazı” dili olduğunu daha önceki yazılarımda birkaç tekrarlamıştım.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önceki tarih sayfalarına baktığımızda; köklerimizdeki “Türk” kelimesinin Devlet isimlerinde pek kullanılmadığını görüyoruz.
“Osmanlı” kelimesinin de; Osmanlı Devleti’ni 1299 yılında Söğüt beldesinde kuran Kayı beyi Osman Gazi’den geldiğini biliyoruz.
YAZILAR: ARAP ALFABESİ
YAZILANLAR: TÜRKÇE
Aradaki tek fark bu!
Osmanlı döneminden söz ettiğimizde; o devirde eğitim, öğretim dâhil mektuplar, hikâyeler, dini ve milli eserler, yazıtlar ve hatta mezar taşları bile “Arap” alfabesi kullanarak; “Türkçe” yazılıyordu.
İmparatorluk genişleyip, değişik ülkeleri de sınırları içerisine aldıkça; bir kültür zenginliği başlamıştır.
Ve maalesef bu “etkilenme” bizim kültürümüze ters etkilerde de bulunmuştur.
Yapılarımızda, yazışmalarımızda ve bilhassa zengin ve bilgili “saray” çevresindeki insanlarda daha etkili olmuştur.Arapça ve Farsça kelimelerin harmanlandığı bir devir başlamış.
“Türkçe” okunacak eser yazan yazarlar ve şairler kınanmıştır. Elimde bulunan bir yazma eserde:
“… bu risaleyi Türki (Türkçe) diye… hakaretle nazar etmeyeler…” diyerek bu eseri yazarı duygu ve düşüncelerini açıkça anlatmıştır.
“Halk sizlerin yazdığı eserleri alamamakta ve Arapça olduğu için de anlamamaktadır. İşte ben de bu eseri onun için Türkçe yazdım” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Ve imparatorluğun son dönemlerine gelince; matbaalarda basılan ve elle yazılan tüm eserler; kitaplar, dergiler, gazeteler, mecmualar, mizah dergileri incelediğimizde tamamen Türkçe yazıldıklarını görüyoruz.
TÜRKÇE Mİ?
Birçok tarihi eserlerde, camilerde, kitabelerde, çeşmelerde ve hatta mezar taşlarında yazılı olanları görenler “Arapça” olarak anlamaktadırlar!
Bu ise tamamen yanlış bir algıdır!
Bunu değiştirmemiz gereklidir.
Kendi soyumuz ve kültürümüze ait bu eserlere bu kadar yabancı olmamalıyız. Merak edip öğrenmeye çalışmalıyız.
Dikkatinizi çekerim ki; bizim yabancısadığımız ve merak edip incelemediğimiz tarihi eserleri; yabancı ülkelerin üniversitelerinde kurdukları bölüm öğrencileri öğrendikleri Osmanlıcayla; gelip bizim kütüphanelerimizde araştırma yapmaktadırlar.
Atalarımız ürettiği her türlü bilgileri adeta göz göre göre bizden çalmaktadırlar.
Lütfen sizler de “Osmanlıca yazı dili” öğrenmek için gayret ediniz.
Gördüğünüz bir çeşme veya bir başka yerdeki kitabeyi okuyunuz.
KURSLAR VAR
Ben de kendi kendime biraz öğrendim ama kurslarda öğrenmek daha faydalı oluyor.
İki dönem gittiğim “Antalya Azize Kahraman Halk Eğitimi Merkezi” kurslarını “90” üstü puan alarak bitirdim.
Birlik Vakfı işbirliğiyle düzenlenen kursta; hocamız Orhan OĞUZHAN beyin bilgilerinden çok yararlandım.
Ve Halk Eğitim Merkezi Müdürü Kenan YAVUZ beyden de ilk belgemi aldım.
HAYDİ
Kütüphaneler ve sahaflarda binlerce Osmanlıca yazılmış kolay okuyabileceğiniz eserler; sizleri bekliyor.
:::::
YIKILDI YIKILACAK
Her zaman yazıp fotoğraflıyorum ama bir türlü önlenemiyor!
Kaleiçi’ndeki evlerin hepsi özel mülk. Yani senin, benim ve onun.
Devlet sahipleniyor ama başka bir şey yapamıyor maalesef!
Bakanlık kendi telaşında. Belediyeler de öyle!
Ama tarihi eserler ortada sahipsiz kalıyor ve günden güne yıpranıp gidiyor.
Mermerli Sokaktaki bu güzel ev tarihi midir bilmiyorum ama Kaleiçi’nde olduğuna göre tarihi olması gerekir.
Korunması ve yıkılıp yok olmaması gereken çok ilginç ve güzel bir ev.
İçinde oturan yok ama gerekmez ki!
Mal sahibi ilgilenmiyorsa bir başkası da ilgilenebilir.
Kaleiçi güzelliklerini; laflarla, ıvır zıvır derneklerle koruyanların biraz da böyle konularda hassas olmalarını bekliyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: