Evet ve hayır cephelerinin iki büyük partisi, kuşkusuz iktidar partisi AK Parti ile ana muhalefet partisi CHP idi. Bu referandum, ülkemizin siyasi hayatına pek çok yenilik de kazandırdı. Bunlardan biri de bundan sonraki seçimlerde yapılabilecek olası seçim ittifaklarının bir örneğini de ortaya koymasıydı. Kim kiminle hangi koşullarda nasıl seçim ittifakı yapabileceği gayet güzel biçimde göründü. Elbette bu ittifaklar kalıcı olmayıp, 16 Nisan referandumuna özgüydü. Bu ittifakların ortaya koyduğu siyasi tablo, sanki iki partili bir seçim sisteminin ya da Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turun bir provası gibiydi.
Evet cephesinde lokomotifi ve sürükleyicisi AK Parti idi. Bu cepheye MHP destek verdi. BBP destekleme kararı aldı. Başta AK Parti olmak üzere gerek MHP, gerekse BBP önemli fireler verdi. MHP’nin firesi daha çok parti içi muhalefeti ile ilgiliydi. MHP’de 1 Kasım seçimlerinden bu yana parti içi hesaplaşma belli bir çözüme kavuşturulamamış durumdaydı. Artık referandumun bu sonucundan sonra MHP, Bahçeli ve arkadaşlarına kalır. Partiden ihraç edilen muhalifler ise ya yeni bir parti kurar ya da ilk seçimlerde CHP ile seçim ittifakı arayışına girerler.
BBP’de ise evet oyu verme kararı bu partiyi çatlattı. BBP, bir süre daha kendi parti içi muhalefetiyle hesaplaşma süreci yaşayacak gibi duruyor. Ama çıkan evet sonucu BBP’nin Genel Merkezi’nin elini güçlendirir ve oluşan muhalif kesimler ise sanırım tasfiye olurlar.
AK Parti de ilk kez MHP ile nasıl seçim işbirliği yapabileceğini denemiş oldu. MHP ile seçim ittifakının AK Parti’ye getirdiği en büyük zorluk Kürt seçmeni istediği gibi kucaklayamaması oldu. Yani AK Parti bundan sonrasında MHP ile seçim ittifakının getireceği ilave oy hesap ederken, kendisinden uzaklaşabilecek, ya da yanına alamayacağı Kürt seçmenin hesabını düşünmeden edemeyecek.
Hayır cephesinin lokomotifi de ana muhalefet partisi CHP idi. CHP’nin çok fazla öne çıkmaması “Bu cephenin patronu benim” havasına girmemesi bir stratejiydi. Böyle olunca herkesimden konulan efor daha arttı ve bu hayır cephesinin patronu adeta herkes oldu. CHP’nin bir adım geride kalma stratejisi bir anlamda hayır cephesi için sinerji oluşmasına vesile oldu. CHP’nin lokomotif olduğu hayır cephesine katılanları sıralamak gerekirse; HDP, MHP’nin muhalifleri, Saadet Partisi, Vatan Partisi ve hemen hemen bütün sosyalist partilerin tüm renkleri diyebiliriz.
CHP’de sahaya çıkan sadece Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu olmadı. Partinin yönetim kadroları ve bunların dışındaki Deniz Baykal, Muharrem İnce gibi isimler referandum sürecinde sürekli sahada oldular.
MHP’nin muhalifleri denilince de sadece Meral Akşener akla gelmemeli Sinan Oğan, Koray Aydın, Ümit Özdağ, Nuri Okutan, Yusuf Halaçoğlu gibi isimler de sürekli hayır propagandası yaptı.
Tabi ki bu cephenin lokomotifi olan CHP’ye pek çok ders çıktı bu referandumda. CHP solun bütün renkleri kadar milliyetçilerin bir kanadını (MHP muhalifleri), muhafazakarları (SP), HDP’yi ve Sosyalist partileri, aynı şemsiyenin altında buluşturarak nasıl seçim ittifakı yapabileceğinin örneğini yaşayarak gördü. Bu tecrübeyi CHP iyi analiz edebilirse, bundan sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi adına büyük moral kazanabilir. AK Parti için de pek çok önemli sonuç içerdi bu referandum. En önemlisi hayır cephesinin 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimine ortak olabileceğinin, yani bir anlamda çantada keklik olmadığını görmesi oldu. Ayrıca İstanbul, Ankara gibi metropolleri kaybetme riskinin ortaya çıktığını gördü. Bunun için de seçim barajının düşürülmesi kaçınılmaz hale geldi. Düşen seçim barajı AK Parti’nin karşısındaki cephede bulunan bütün partileri, barajı aşma gayretine sokacağı bir gerçektir. Dolayısıyla 16 Nisan referandumunda olduğu gibi ittifakların kurulma olasılığı çok zayıflar. Bu seçim barajının aşağı çekilmesine de hiçbir parti karşı çıkamaz. Bir diğer sonuç da 2019’un kilit seçmeninin Kürtler olacağıdır.