Her zaman yazıyor ve söylüyoruz ki; Kaleiçi çok çok güzel bir yer. Yerel Belediyelerimiz de ellerinden geldiğince bu güzelliğe güzellik katmaya çalışmaktadırlar.
Gerçi şu anda Kaleiçi’nin sorumluluğunu; Büyükşehir ve Muratpaşa almış götürmektedirler. Amma bana kalsa; Konyaaltı, Kepez ve Büyükşehir’e bağlı tüm belediyeler de Kaleiçi hakkında söz sahibi olmalıdırlar. Onların da fikirlerinden yararlanılmalıdır.
Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ve ona bağlı müzelerimiz var ama onların böyle Kaleiçi gibi sorunlu bir yerle uğraşacaklarını sanmıyorum.
Onlar; ver parayı mezar kazsınlar, Roma ve Bizans harabelerini imar etsinler, yerin yedi kat dibinden onlara ait ne varsa çıkarsınlar.
Bize ait ne kadar tarihi eser varsa; Vakıflar denilen varlığı ve yokluğu belli olmayan; kendi kendine göstermelik bir şeyler yapan Kurum’a yıksınlar.
Masraf olur diye bir yerel gazeteye bile abone olmayan bu Vakıflar; göstermelik başlayıp da bitmeyen birkaç tamir işi ile işin içinden sıyrılmaktadırlar.
Ankara dâhil tüm yurdun birçok yerinde; Antalya, Burdur, Bursa, Isparta birçok konaklar, camiler, kiliseler, çeşmeler, kervansaraylar gibi bize ait olan eserler; bu ilgisiz Devlet kuruluşlarının gevşekliği yüzünden bir türlü onarılamamaktadırlar.
Tarihi eser diyerek vatandaşa “çivi bile çakamazsınız” diyen “yasaklar” yüzünden tüm bu varlıklar yıldan yıla iyice harabe olup gitmektedirler.
Zamanında boğulmakta olan kimseyi kurtarmayanlar; ancak onun cesedini çıkartırlar.
Maalesef bizdeki zihniyet bu:
“Boğulsun yani yıkılsın çöksün biz onun ölüsüne helva yapar yeriz”.
BELEDİYELERLE
MÜZELER BİR Mİ?
Değildir tabii!
Ama bizde Belediye denildiği zaman ilk akla gelen: “isterse yapar, iterse yıkar” kelimeleridir.
Belediyelerin; Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Vakıflarla hiçbir resmi ilişkisi yoktur.
Yani onların işleri ayrı, bunlarınki ayrıdır.
Ama iş uygulamaya gelince; tüm Bakanlıklar ve resmi kurumların her türlü işleri Belediyelerden geçer.
Böylece; Belediyeler bir Bakanlıktan bile daha forsludurlar.
KALEİÇİ’NDEKİ TARİHİ
YERLERDEN KİM SORUMLU?
Bakanlık mı?
Hayır!
Müze mi?
Hayır!
Belediyeler sorumlu!
Ne kadar tarihi yer varsa; her türlü bakım ve onarımını Belediyelerimiz yapmaktadırlar. (Bütçesini bilmem!)
Peki, Belediyelerin idari yapısında çalışan arkeologlar veya müzeciler var mı?
Bence yok!
…
Surlar çöküyor!
Kim ilgilenecek?
Bakanlık mı? Belediye mi?
İkisi de “bana neci” olduklarından ilgilenmezler!
BELEDİYE NE YAPAR
Valla canı isterse surları kendi amelelerine restore ettirir ve ne Bakanlığı ne de Müzeyi bu işe karıştırmaz!
Kaleiçi’nde onlarca ev yandı, yıkıldı ve yerlerine yenisi yapıldı! Hangi birim, hangi inşaatın başından sonuna kadar başında durdu, kontrol etti!
Kazılan ve öylece bırakılan inşaatlar pislik içindeler.
Çöplük olmuşlar!
Kim bakacak?
Belediye mi, müze mi, Bakanlık mı?
Bence hiç birisi!
ONLARIN SADECE ADI VAR
Kaleiçi’nin yıllardır yanık, çökük ve pislik içinde durmasına sebep bu “çok başlı-bana neci” kurumlardır!
ÜÇKAPILAR VE CAM KÖPRÜ
“Yapmayın, etmeyin” dedik, yazılar yazdık ama dinleyen kim?
Üçkapılar’ın tam içine yani tam ortasına “kel alaka” bir “cam köprü konduruverdiler yıllar önce!
Kim karıştı? Bakanlık mı, Müze mi ya da Vakıflar mı?
Ya da çokbilmiş bazıları mı?
O güzelim tarihi tekerlek izleri, cam köprü altında kaldı hiç kimse göremez oldu ya!
Yağmurda camdan ayaklar kaydı, düşenler oldu. Kimin haberi var?
Hâlbuki biz o köprüyü; “üstten bir geçit şeklinde olsun.” dedik.
Hamile ve yaşlı olanlar dahil ve tekerlekli sandalye ile gelenlerin de rahatça gelip geçecekleri küçük bir “köprü olsun” dedik.
Ama anlatamadık.
Valla ben gözümle o yıllarda gördüm ve fotoğrafladım. Turistler de “bizim bu halimiz çekiyorlar” diye alındılar.
İki kişi; tekerlekli sandalyedeki turist tutup, merdivenlerden indirdiler ve biraz gittikten sonra zar zor çıkış merdivenlerinden tekrar çıkarttılar!
İşte bu eziyeti çekmesin insanlar dedik ama dinletemedik.
Şimdi aklımız geldi; tekrarlıyoruz.
Lütfen şu “cam köprüyü kaldırın. Yerine yukarıdan yani park tarafından, kemerlerin altından karşıya Kaleiçi’ne uzanan bir geçit yapın.
İnsanlar boştan yere aşağıya inip, tekrar yukarı çıkmasınlar. Bir de sık sık gidip gelenler varsa onların canına da yazık!” dedik.
Zaten esnafımız ve vatandaşlarımız bu şikâyeti yapıyorlar ama “dertlerini kime anlatacaklarını” bilmediklerinden; susuyorlar.
Ben de onların yerine yazarak konuşuyorum.
Sevap kazanalım diye!
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN
“YURTTA SULH, CİHANDA SULH” İÇİNDE GEÇSİN.