Saygı görme, itibar, prestij, güvenilir olma durumu…
Tüm bu kelimeler, saygınlık kavramını ifade ediyor.
Bu kavram, geçmişte toplum içinde sergilendiği, herkes tarafından takdir gören davranış yapılarının toplamı olarak, o kişiye verilen veya kazanılan bir paye idi.
Ancak günümüzde, bu toplumsal değerlerin yerini maddi değerler aldı.
Parası olan veya kazandığı makam ile elde ettiği güç sonucu bu saygınlık payesini kendilerinden menkul sayanlar çoğaldı.
Oysa saygınlık, yaptıklarının sonucunda toplumun o kişiye verdiği değerdir.
Elde ettiği makam veya maddi güce bağlı oluşturulan yapay bir özsaygı ile yansıyanlar değildir.
Saygınlık, kişinin davranışlarının neticesinde, toplumun değerlendirmesinin sonucu oluşan olgudur.
Bu bağlamda günümüzde yapmadıklarını yapmış gibi, olmayanı varmış gibi, gösterenlerin istilasına saygınlık kavramının da ilave edildiği bir düzen oluştu.
Bu düzen, öylesi bir kurgu ve yalan içerikli bir hal aldı ki; arada ki tüm mesafelerin kalktığı,
sapla samanın birbirine karıştığı bir hal aldı.
Tüm kural ve prensipler yerle yeksan oldu.
Gerçekliğin tüm görünürlüğü, sanal medyanın da yardımıyla, yalanın içinde boğulur oldu.
Gerçek ve olmayan arasındaki açık ara mesafe kapandı.
Hatta, sanal olan gerçeğe depar attı.
Emile Zola’nın ‘Gerçeği yer altına gömseniz bile, o yine büyüyerek patlayacak ve her şeyi yok edecektir.’ sözü yalan oldu.
Sanaldan yayılan yalan, gerçeğin üstünü örttü.
Bu bağlamda sahip olduğunuzu, topluma en muhteşem hali ile sunmanız kaldı ki, bu saygınlığa ulaşmada günümüzde nerede ise tek yol olarak gösterildi.
Toplum değerlendirmesinin nedenli önemli olduğunu, çoğunluğun alakasının ve yargısının yarattığı sonuca bir örnek vermek gerekirse; Şener Şen’in “Namuslu” filmi diyebiliriz.
Doğası gereği dürüst ve namuslu birinin, toplum tarafından nasıl da sığ bir yaklaşımla namussuz hale dönüştürüldüğü anlatılıyor.
Kısaca özetlemek gerektiğinde, insanın kendi iç görüsü ile zihninde yarattığı değere, toplumun en çok ilgisini çeken yalanla yaratılan yargı sonucu kazanılmış prestije, hukuk sistemimizin ‘kravat takmakla’ iade ettiği itibara, bakıldığında…
Tüm bu kriterlerin objektif olmayan kriterlerle gerçek bir saygınlıktan söz edilmesinin imkansız olduğunu söyleyebiliriz.
O halde, evrensel yargı kurallarının ötesinde, sübjektif olarak elde edinilmesi çok kolay
hale gelen saygınlık, saygınlığını kaybetti diyebilir miyiz?...