Son bir yılda az şeyler yaşamadık…
Biliyorum çünkü ortak acının içinde; 15 Temmuz’un, terör saldırılarının, şehitlerimizin ardından milletimizle birlikte gözyaşı döktüm…
Özellikle 15 Temmuz’un ardından toplum olarak adeta tüm ülkeleri, ‘geçmiş olsun’ dileklerini geç açıkladığı için düşman ilan ettik…
Bizi kimse sevmiyor, herkes Türkiye’yi yok etmek istiyor psikolojisi içinde olduk. Bu konuda da toplum olarak dış politikada siyasi iradeye psikolojik baskımız oldu. Özellikle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, her fırsatta uluslararası politikada ‘düşmanımızı azaltıp, dostumuzu artırma’ politikası üzerinde hareket etti. Zira; dış politikada ebedi dostluklar ve düşmanlıklar olmaz.
Dostluk da düşmanlık da dönemseldir.
Ortak çıkar bu dönemleri belirler.
‘Herkes bizim düşmanımız’ diye düşünceye sahipken, 10 Aralık gecesi İstanbul Beşiktaş’taki terör saldırısının ardından, neredeyse tüm dünya kanlı olayı kınadı. Neredeyse tamamının samimi olduğunu düşünüyorum. Başsağlığı, geçmiş olsun dilekleriyle acımıza ortak oldular. İspanya’da futbol maçları öncesi saygı duruşu yapıldı, İngiltere’de Wembley bayrağımızın renkleriyle ışıklandırıldı, Fransa, Almanya, Rusya başta olmak üzere ülkeler adeta acımızı paylaşmak adına sıraya girdi. Türkiye’de yabancı futbolcular terörü lanetlerken, en ön saflarda yer aldı. Biliyorum canımız çok yanıyor, ancak canımız yandıkça herkes bize düşman diyerek, saplantı içine girdiğimizde terör belasından kurtulamayız. Çünkü terörün kökünü kazımak için ülkelerle işbirliğine girmek zorundayız.
Yorumlar
Kalan Karakter: