Konuşmak ve yazmak için hala doğru vaktin gelmediğini düşünüyorum.
Ama gerçeklerin zor tespit edilip, ‘doğrular’ yerine ‘yalan’ın, gerçekler yerine yanlışların yer değiştirdiği bir karmaşa toplumunda aklını çeldiğini gözlemledikçe susmanın, erken konuşmaktan daha kötü olacağını da düşünmeden edemiyorum.
Yanlış kanaatler ve tespitler kördüğüm olmuş, içinden doğruyu bulma telaşesinden vazgeçmişliğin karşısında ‘gerçekler’ ancak sessizce iç geçirerek, seyrederler.
Aslında ben ne doğruların yerine geçmeye çalışan yalanlara, ne de gerçekler yerine çöken yanlışlarla ilgilenmiyorum.
Bu kargaşanın, karşısında sessizce seyreden gerçeklerin röntgencisiyim.
Sadece, sabırla bu gerçeklerin ortaya çıkmasına şahitlik etmek istiyorum.
Hiçbir grup bana konuşmalarının, sırlarının ve düşüncelerinin bir diğerine aktardığımı ya da diğer bir grup kendilerinden daha az çalışkan, daha az vefalı ya da daha az insan olduğumu iddia edemezler.
Kaldı ki mesleki olarak haber yapma ehliyetine sahip olmama rağmen;
çoğu zaman ortalığı tozu dumana katacak kadar gerçek olduğu kanıtlı olan ve bana anlatılanlar zihnimde kilitli kalmışlardır.
İnsanlar içinde düşmez kalkmaz kimse var mıdır?
Olmadığı gerçektir!
Tarih kitaplarından bildiğimiz üzere Abbasi Halife'si 'Kahir Billah' gibi en tepeden en derine düşmüş, kimse gösterilemez.
932-934 yıllarında imparator iki yıl en yüksek mevki sahibiyken, düşürülüp gözlerine mil çekilip, hapsedilmiş yıllar sonra salı verildiğinde hazinesine el koyulmuş sokaklarda dilencilik yapmıştır.
Ve kendi tebaasına el açan bu kör dilencinin akıbeti "hor ve hakir" çarşılarda dilencilik etti, şeklinde tasvir edilmiştir.
Bu hazin misal karşısında insan ırkının mal, mülk, mevki ve servete gösterdiği öneme hayretler içinde kalırken...
Yine tarihimize döndüğümüzde babasından kalan toprakların üzerine iki kıta hâkimiyetine Afrika’yı da temsil eden Yavuz Sultan Selim muhteşem zaferinden dönerken, kendini karşılayanların samimi ve haklı alkışlarından utanacağını hissedip, yatsı vaktini beklemiş, karanlık bastığında adeta bir kabahat işlemiş gibi kimseye görünmeden Topkapı Sarayı’na girmiş ve ertesi gün Yavuz Sultan dönüşü halka ilan edilmiştir.
Muhteşem zaferler başarmış ve alkış ve karşılama törenlerinden mahcup olan kibar adamların (hükümdarların) varlıklarına rastlansa bile maalesef günümüz yüzyılında ekseriyetle günün gücüne, şartlarının iyiliğine, işlerin yolunda gitmesine güvenle fütursuzca işler yapan insancıklar ile karşı karşıyayız.
Oysa KESER DÖNER SAP DÖNER GÜN OLUR HESAP DÖNER, hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Zaman ve şartlar değişir, hiçbir şey eskisi gibi kalmaz, bir de bakmışsın hayatının akışı değişmiş.
Önümüzdeki gün ve aylarda hayat akışlarının değiştiği insanlarla fazlası ile karşılaşacağız...
Yorumlar
Kalan Karakter: