Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.
Sosyal medya hesaplarından, düzenlenen programlarda kadına yönelik şiddete ülke olarak ‘HAYIR’ dedik. Biz ne kadar hayır diyerek çoğalsak da, o haykırılan hayırla birlikte kadına yönelik şiddet artıyor.
Yetmiyor..!
Bitmiyor..!
Bizler sadece gazeteler ve sosyal medya sayesinde kadına ve kadınla birlikte çocuklara yapılan fiziksel şiddeti öğreniyoruz. Fiziksel şiddeti istatistiklere bölüyor, şiddetin ardından eğer ortada bir can kalmışsa sahip çıkmaya çalışıyoruz. Hâlâ fiziksel şiddet konusunda gerek devlet, gerekse toplum olarak başarılı değiliz.
Fiziksel şiddetin dışında cinsiyet ayrımı ile ortaya çıkan şiddetten her birimiz nasibimizi alsak da pek çoğundan toplum habersiz...Toplumumuzun içinde küçücük bir aile içinde kardeşi erkek olduğu için cinsiyet ayrımı, daha baba ocağında yaşayan genç kızlarımızdan haberimiz bile olmuyor. Onlara hiçbir şey yapamazken, onlar yaşadıkları travma ile toplumun içine karışıyor. İş hayatının içine giriyor, anne oluyor, babaanne, anneanne oluyor. Ailesinden gördüğünü kabullenip iş hayatındaki cinsiyet ayrımını, kurduğu kendi ailesinin içindeki cinsiyet ayrımını kabullenerek yaşıyor. Adeta bir kısır döngü misali, kadın olmanın farkındalığı yerine kadın olmayı eziklikmiş gibi hissederek yaşamını sürdürüyor.
Bu eziklik belki bir gün bir depresyonla ya da bir hastalıkla ortaya çıkıyor. Kimse bilmiyor, bilemiyor cinsiyet ayrımı sebebiyle içinde burkulan yüreği…
Yine bizlerin bilemediği diğer şiddet türü ise, psikolojik olan… Evde babanın elinde görünmeyen bir kırbaç, eve geç geldiğinde komşunun elinde görünmeyen bir kırbaç, okulda, işyerinde senin kadın olduğun için üzerine yüklenen başta namus gibi misyonları taşıman adına sana haddini bildirmeye hazır halde bekleyenler. Bunlardan ne kadar kaçmak istesen de mutlaka bir yerlerde karşına çıkabiliyor. Kiminin kocası, kiminin kayınvalidesi, kiminin patronu olarak…
Fiziksel şiddet kadar tehlikeli olan psikolojik şiddet kimi zaman intihar, kimi zaman ise cinnetle ortaya çıkıyor. Ama toplumun bireyleri olarak biz onları 3. Sayfa haberlerinde 3 sütuna 5 santimlik haberlerde sadece başlığını okuyarak geçiyoruz.
Kadını değersizleştiren toplumlar kendi temel taşlarına dinamit atar. Temeli çöken toplumlarda ise ne aile kalır, ne de gelecek...
Genel bir politika geliştirmeden sorunu sadece bir belediye hizmeti olarak görmek, cinsiyete dayalı şiddetin ortadan kaldırılmasında olmasa da, kısmi katkıda bulunacak ancak sürdürülebilir olmayan sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak, herkesin görev üstlenmesi gereken bir mücadele alanıdır. Şiddet ortadan kaldırılmadan insan haklarından, demokrasi ve barıştan söz etmek imkansızdır.
Bu ihlal, kişi güvenliği hakkının, en yüksek standartta fiziksel ve manevi sağlığa sahip olma hakkının, işkence, aşağılayıcı, insanlık dışı muamele yasağının ve yaşam hakkının doğrudan ihlali anlamına gelmektedir.
Bunun için ise, eğitimi yüreklerimizde başlatmalıyız.
İyi haftalar…
Yorumlar
Kalan Karakter: