Değişmeyen bir öngörüm vardır; Türkiye, Avrupa Birliği’ne (AB) girene kadar, AB dağılacak şeklinde…
Yıllar önce bunu sohbetlerde dile getirdiğimde ya da AB ile Türkiye’nin bitmeyen krizi yaşandığında tekrarladığım cümleye karşılık, tek başıma kalır ‘yok artık nasıl bir senaryo bu’ diye başlayan cümlelerle başa çıkmaya çalışırım.
Oysaki, 1959 yılında başlayan süreç 1980’lerde dondurulmuş; sonrası ise malum, AB’ye girme adına 2017 yılında hâlâ bekleyen ülke halindeyiz.
Türkiye’nin AB’ye girmesinde en önemli engelin Almanya olduğunu hepimiz biliyoruz. AB’de bir Müslüman ülkesi istemeyen Almanya, elinden geleni ardına koymuyor her şartta. Ancak geçtiğimiz günlerde Alman Ordusu’nun stratejistleri tarafından hazırlanan bir raporda, Avrupa Birliği’nin 2040 yılına kadar bölünebileceğine dikkat çekildi.
AB kurucuları arasında bulunan Almanya’nın böylesi bir rapor hazırlaması benim adıma şaşırtıcı değil ancak Türkiye dışındaki ülkeler ‘AB’nin dağılacağını’ ifade eden rapora karşı söyledikleri tek cümle var: ‘Felaket tellallığı’
Yıllar önce baktığım yerden yine bakıyorum ve Alman raporlarına gerek kalmadan bu cümleyi kurabiliyorum. Bu felaket tellağında öte bir öngörüdür. Bu öngörü aynı zamanda dünyanın nereye gittiğini ve uluslararası konjonktürde ülkelerin yeniden şekilleneceğinin işaretidir.
Sorun Türkiye’den önce AB’nin kendisidir. Dünya öyle bir şekilleniyor ki, bana göre 2040 yılının gelmesini bile beklemeden başta AB olmak üzere bir çok uluslararası birliktelik misyonunu tamamlamış olacaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: