Hep Kaleiçi evlerinin güzelleşemeyen; ya yanmaya ya da yıkılmaya terk edilen konaklarından yazdım sizlere!
Geçen haftalarda; Balbey ve Haşim İşcan mahallelerini anlattım sizlere ki; o hafta Haşim İşcan Mahallesi’nde yine terk edilmiş sıra evlerden birisinde sözde onarım sırasında yangın çıkmıştı.
Maalesef Antalya’daki “tarihi konaklar” yapılarındaki mimari güzelliklerle rağmen Avrupa şehirlerindeki böyle yapılara gösterilen ilgiyi, desteği ve yardımı bir türlü alamadı gitti!
Yalnız Antalya mı?
Tüm Türkiye’deki küçük büyük vilayetlerde, kasabalarda ve hatta köylerde bulunan o güzelim tarihi konakları bir türlü sahiplenen olmadı!
Ne Devlet Baba ne de belediyeler, müzeler, mimarlar, üniversiteler böyle bir çaba içine girmediler!
NEDEN?
Bugün; silahlanmaya ve teröre harcanan paralar daha önceki bütçelerde önerilseydi; herhalde bu kadar aciz kalmazdı bunları restore edecekler!
ROMA VE BİZANS
BİZDEN ŞANSLI
Bu kültür araştırmaları için yapılan harcamaları; maalesef kendi kültürümüze ait ederlerde yapamıyoruz.
VAKIFLAR denilen bir kurum var; gelirleri derya gibi; bir yerel gazeteye abone bile olmazlar masraf olacak diye.
Kendilerine hibe edilen köprü, mescit ve camiiler için; aylarca ve yıllarca süren bir yenileme yaparlar!
YA KONAKLAR?
Bir çivi bile çakılmasına izin verilmediği için; satılamayan ve kaderine bırakılan tarihi konaklarımızın durumu malumdur!
Cesur ve azimli vatandaşlarımız yoktur!
Şiirle, “bal yapmaz arı gibi dolaşan” derneklerle uğraşıp dururlar.
Turizmden en büyük gelir sağlayan Bakanlık, otelciler, ve seyahat acentelerinin da bu konuda çaba göstermeleri gerekmez mi?
BAKAR KÖR GİBİLER
Haksız mıyım acaba?
Şehrin ortasında, Ali Çetinkaya Caddesi’nin karşı paralelinde; “Cengiz Tonguç Caddesi” üzerinde bir “harabe ev” var! Bu ev benim Antalya’ya geldiğim yıllardan beri öyle duruyordu. Sonradan “medyum” lakaplı bir kişi burada yaşamaya başladı. Duvarlarında; yazılar, afişler asıldı hayli bir zaman.
Burada da maalesef bir yangın çıktı ve söndürüldü.
O cadde üzerinde tek tarihi ev burası idi!
O çirkin vaziyette aylarca ve yıllarca yine durdu!
Önüne koskocaman bir park yapıldı.
O ev hâlâ yıkık dökük ve çirkin vaziyette duruyor!
VE
Buradan kimler gelip geçmiyor ki?
Hiç mi kimsenin dikkatini çekmiyor bu döküntü bina!
Antalya’ya yakışıyor mu hiç?
Nerede ödül alan yazar ve nerede bu dernekler?
İlanı okuyup geçiyorlar o kadar!
Medyum arkadaş yine iyi niyetli ki; o çirkin görüntüyü kendi reklamıyla biraz olsun örtebilmiş!
BÜYÜKŞEHİR Mİ?
MURATPAŞA MI?
KEPEZ Mİ?
KONYAALTI MI?
BAKANLIK MI?
ANITLAR MI?
MÜZELER Mİ?
MİMARLAR MI?
PARTİCİ MİLLLETVEKİLLERİMİZ Mİ?
Lütfen, hiç olmazsa böyle ayakaltında yani göz önündeki binalarla bir ilgilenseniz!
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Valilerimiz ve daha kim bilir yerli yabancı diplomatik kişiler gelip geçiyor buradan. Turistler otobüslerle geçseler bile onlar bile görüyorlardır burasını!
Sobacılar çarşısı ve civarı da öyle çirkin çirkin duruyor.
El atın; sevabı sizin olsun!
Ben unutulur giderim; ama sizler bu yaptığınız güzel eserlerle her zaman hatırlanırsınız!
İnanın!